Geçen hafta sonu felsefenin gerekliliği üzerine konuşmak için bir grup arkadaşla Esenyurt’ta buluştuk (25 Mayıs 2024 – İstanbul). Programda hangi felsefenin gerekliliğine yoğunlaşırken bir yandan da felsefeyi diğer disiplinlerden ayıran özellikler üzerinde duruldu. Esenyurt Alternatif Kültür Sanat Derneği tarafından organize edilen etkinlikte felsefenin, bilim, sanat ve politika ile olan ilişkisi açıklanmaya çalışıldı. Sanatın imgelerle, bilimin formüllerle, siyasetin örgütsel olgularla, felsefenin ise kavramlarla yapıldığına işaret edildi. Sosyal teori yapan kişiye sosyolog, insan ruhsallığını açıklayan kişiye psikolog, insan araştırması yapanlara antropolog denildiği gibi felsefe yapanlara da filozof denildiği anımsatıldı.
Programın merkezinde Felsefe Üzerine Genel Tezler adlı yeni kitap bulunduğu için konu, eserin içeriğini özetlemeyi de gerektirdi. Kitabın 11. eser olmasından dolayı Marx’ın 11. Tez’i ile de bağlantısı kurulduğu için bu çerçevede itiraz ve eleştirilerin yapılmış olması doğaldır. Feuerbach Üzerine Tezler’in sonuncusu, filozofları eleştirirken dünyanın yorumlanmasını değil değiştirilmesini savunurken haklıdır. Felsefe Üzerine Genel Tezler’in de bu mantıktan hareket ettiğini söylemeye bile lüzum yoktur. Dolayısıyla programda, gerekli olan felsefenin, dünyayı yorumlayan felsefe değil dünyayı değiştirmeyi öneren felsefenin olduğu bilhassa belirtilmiştir.
Felsefenin alt dallarının konu edildiği sunumda bilgi felsefesi, varlık felsefesi, sanat felsefesi gibi disiplinler üzerinden görüşler de paylaşıldı. Felsefenin, Sokrates öncesi dönemde akademi de değil, modern eğitim kurumları ve üniversitelerde de değil sokakta, halkın içinde yapıldığına işaret edildi. Keza bu koşullarda bilginin kaynağının da halk olduğu gerçeği ortaya çıkıyor. Halk, yani emekçiler, tarımla, makineyle üretim yapan insanlar ham bilginin mucidi sayılıyor. Filozoflar veya bilim adamları, bu ham bilgileri teorileştiriyor, formülleştiriyor, kitabileştiriyor. Aynı şekilde sanatın da yaratıcısı halktır. Çağımızda genel olarak proletarya demek gerekiyor. Shakespeare, İngiliz halk kaynaklarından beslenmiştir. Mozart’ın Alman halk türkülerinden esinlendiğini ileri sürebiliriz. İnce Memed’in kendisi de, eserdeki pek çok öykü de halk kaynaklarına dayanmaktadır.
Felsefe Üzerine Genel Tezler, burjuva uygarlığının sönümleneceği iddiasında olduğu için bilimi, siyaseti ve sanatı olduğu gibi felsefeyi de bu perspektiften görmektedir. Uygarlığın kaynağı, üretim ve toplumsal artığın birikimidir. Felsefe, bu birikimin felsefesidir. Diğer düşün ve sanat bilimleri de öyle. Aynı zamanda devlet, aile, hukuk, din vs. Tüm bunlar da toplumsal artığın ürünüdür. Töz, idea, monad, Tanrı gibi soyut felsefi terimler de artı değerin bir neticesi olarak vardır. Sınıfların son bulması, artı değeri imkansız kılacağından her türden burjuva, feodal uygarlıklar da sönümlenir. Felsefe de diğer olgularla birlikte lüzumsuz konuma düşer. Artık hayat, yazmak çizmek için değil yaşamak için vardır. Sanat, bilim ve politika da öyle…