site logo
  • ANASAYFA
  • FELSEFE
  • POLİTİKA
  • SANAT
  • HAKKINDA
  • KİTAPLAR
  • KONUK
  • ETKİNLİK
Eylül 19, 2023  |  By Mehmet Akkaya In Felsefe, Politika, Sanat

Malatya 1970’lere Dönmüş

666

Depremin yarattığı fiziksel ve psikolojik durum egemen Malatya’ya. Kente akşam karanlığında gelmiş olduğum için hüznü, üzüntüyü, bilinmezliği, kaygıyı ve korkuyu hissetmek biraz zaman aldı. Önceki gün, kenti dolaştım: Her şey değişmiş! Kent adeta harebeye dönmüş. Deprem doğayı eşitlemiş. Kapitalizmin etkisindeki doğada zengin yoksul ayrımı yapmamış. Deprem, yıkımı, acıyı ve ölümü eşit bir şekilde dağıtmaya özen göstermiş!

Doğa dememe bakmayın, deprem Malatya’nın doğasını da yapısöküme uğratmış. Şu anda bir tek tüccar ve “yeni kapitalistler”in yüzü gülüyor diyebilirim. Ölüm, yıkım ve kayıplar ana akım medyanın verdiği bilgilere oranla misliyle çok daha büyük ve can sıkıcı. Çarşı, neredeyse yerinde yoktur denilebilir. Yeşilyurt, Çavuşoğlu, Temelli, Bostanbaşı ve Fahri Kaya gibi semtler büyük bir yıkım yaşamış.

Elazığ ve Kale Üzerinden Malatya

Dersim’deki program bitince arkadaş grubu İstanbul’a döndü. Bense planlandığı gibi Malatya’nın yolunu tuttum. İstanbul-Dersim arasında yalnızca Pülümür’de asker yol kesmişti. Dersim’den Malatya’ya gidişte birçok kez aracımız durduruldu. Tecrübesi olanların da bileceği gibi asker ve polisler sıklıkla kimlik kontrolü yapıyor. Kısacası önceki gün Dersim’den Mazgirt ve Elazığ üzeri, Baskil ve Kale’yi aşarak Malatya’ya geldik. Yılmaz Güney’in Yol filmini anımsadım. Adana’yı geçince levha “Kürdistan”ı gösteriyor ve uygulamalar ve gelenekler de değişiyordu. Belli ki, kontrol ve aramalar, baskılar tüm Kürt kentleri ve coğrafyası için geçerlidir.

Yıkıma Rağmen Gözlerde Umut Var

Dersim’de esasen gözlem yapmakla yetinmiştim. Burada (Malatya) gözlemle birlikte görüşme yapma imkanı da bulunuyor. Köye vardığımda ilk olarak Poyraz (evin köpeği) karşıladı. Beni tanıması üç beş saniye sürdü. Biraz daha büyümüş geçen yıla oranla. Eve biraz daha yaklaştık. Bizimkiler ekmek damında odun ve tezek ateşinde yufka ekmeği pişiriyordu. Bir kaç kare fotoğraf çektirdik birlikte. Hal hatır ettik. Zekine, Resmiye, Kibriye ve Solmaz Akkaya ile birlikte bir hatıra fotoğrafımız daha oldu. Gözlere, yüzlere baktım umut vardı. Depreme rağmen psikoloji iyiydi.

Gözden uzak olan gönülden de uzak olur derler. Depremin dram yüklü sonuçları sanki uçmuş gibiydi. “Yine de gülümseyerek” diyorlardı adeta. Bu gülümseme bazen de yerini belirsiz bakışlara, depremin bilinmez tekrarlarına bırakıyordu. Artçı depremler devam ettiği için ister istemez de deprem psikolojisine girildiğini sonraki süreçte gözlemlemek zor olmamıştır.

Malatya’da Her Şey Değişmiş

Malatya’da her şey değişmiş derken daha çok görüntüye, mimariye yönelik söylüyorum. Ekonomik ve sosyal zayıflık kendini belli ediyor. Dolayısıyla sınıf ilişkileri ve mücadelesi açısından görünürde bir umut söz konusu değil. Köklü, radikal bir değişiklik yoktur. Şunu da söyleyeyim ki değişme konusu felsefe tarihine Herakleitos ile birlikte girmiştir. “Panta rhe” demişti filozof. Diyalektiğin kurucusu deniliyor kendisine. Doğanın değiştiğini söylerken sosyal düzenin de değişebileceğini söylemiştir aslında. Ne var ki değişme böyle anlaşılmıyor ve istediğimiz istikamette de olmuyor.

Malatya’da Sosyal ve Kültürel Kriz: Lümpenlik

Yeğenim Ufuk Akkaya’nın dediğine itibar edilirse nüfus çok azalmış Malatya’da. İki yüz bin olan öğrenci sayısı otuz bine düşmüş. Daha da önemlisi Ufuk’un söylediğine bakılırsa kentte sosyal ve kültürel kriz, lümpenleşme, uyuşturucu, mafyatik uygulamalar yaşamı derinden etkiliyor. Doğal yıkım sosyal yıkım ve yabancılaşma getirmiş göründüğü kadarıyla. Yardım, dayanışma, yağmadan pay alma gibi pratikler de konuşulan sorunlar arasında.

Kent halkı, önceden olduğu gibi büyük oranda resmi Türk-İslam ideolojisinin etkisindedir. Siyasal ve ideolojik yapı halen sermayenin etkisindedir. Bu açıdan bakınca ne yazık ki değişme yoktur. Yani Hegel’in dediği gibi “Güneşin altında yeni bir şey yoktur.” Demek ki değişmiş derken fiziksel durumu söylüyorum. Etik ve politik durumda öz itibariyle bir fark görülmüyor. Malatya’da ve benzer kentlerde yeni bir defterin açılması için toplumu resmi ideolojinin etkisinden kurtarabilecek şekilde güçlü bir felsefi, politik, etik ve estetik mücadele yürütmek gerekiyor.

Malatya 50 Yıl Öncesine Dönmüş

Ufuk, minibüsle Malatya kent merkezini gezdirdi bana. Kent bir yanıyla Ortaçağ’ı andırıyordu. Çarşı yıkılmış, 8 ay geçmesine rağmen her taraf toz toprak, yaralar sarılmış değil. Aslında durum Ortaçağ’dakinden de beter. Toz toprak kapitalizme içkindir, Ortaçağ’a değil. Bir çok açıdan Ortaçağ’ın Malatyası’nı, haklı olarak şimdiki Malatya’ya tercih edenler olabilir. Malatya elli yılın öncesi gibi diyeceğim ama bence daha da beter. Kapitalizmin icadı olan bir Malatya var. Gezerken çocukluğum aklıma geldi. Şu harebelerde yıllar önce nice dükkanlar vardı. Köyden kente gelenler/geldiğimizde karpuz, üzüm, domates, ekmek ve helva yerdik. Son derece lezzetliydi. Öyle anımsıyorum.

Benden büyüklere sordum. Lezzetin izini sürdüm yani. Eski ürünlerin “natürel” olduğunu söylemeleri dikkat çekici oldu. Onlara sorarsanız, artık natürel/doğal ürün yoktur, kalmadı. Üzüm, ekmek, pide, helva, domates, karpuz herşey ilaçlı, gübreli hatta zehirli oluyor. Dediklerine bakılırsa eski natürel sade ürünleri şimdiki kebap türünden pahalı besinlere tercih edersiniz. Onlara göre Malatya 1970’lerdeki gibi oldu. Biraz romantik olacak ama bence 1970’li yıllarda daha sıcak, sevimli ve gösterişli bir Malatya var idi.

Konutları, İnsanların Mezarı Olmuş

Merak edenler için söylüyorum. Kentin kuzeyinde ilçe ve köyler pek etkilenmemiş depremden. Arguvan, Arapgir, Yazıhan ve Hekimhan’ın ilçe ve köylerinde can kaybı yoktur.

Doğa, deprem, yıkım desek de mevzu gelip kapitalizme dayanıyor. Kenti ovaya kurmuşlar. Yüzbinlerce insan, gökdelenlerle doldurulmuş. Depremle birlikte evler/konutlar insanların mezarı olmuş. Tabi sorun yalnızca zemin meselesi de değil. Çürük malzeme, kar amaçlı inşa edilen yapıların depreme dayanması mümkün değil.

Halkın şikayetlerini burada sıralayacak değilim. Sıralamakla da zaten bitiremem. Çadır kentler, konteynerler, metruk binalar, hasarlı yapılar hemen göze batıyor. Köylüler ve işçi tulumu giymiş köylüler, deprem gerçeğini ne yazık ki anlayacak gibi görünmüyor. Köylünün ufku köyün ufkunu aşacak gibi de değil.

Sermayenin İki Faşist Partisine İlgi

Feuerbach’tan Marx’a miras kalan epistemolojiye göre “Kulübede yaşayan ile sarayda yaşayan farklı düşünür”. Ne var ki şimdilik kulübede yaşayan da saraydaki gibi düşünüyor! Siyasi eğilime bakılırsa köylüler gibi kent merkezi de sermayenin iki faşist partisi arasında bir pozisyon almıştır. Bu eğilimin Elazığ’dan, Adıyaman, Maraş ve Antep’e dek birçok deprem kenti için geçerli olduğunu ileri sürmek olasıdır. Malatya’dan şimdilik bunlar…

Previous StoryDersim Dört Tuzak İçinde
Next StoryMalatya: Deprem Kentlerinden Biri

Son Yazılar

  • Bilim, Barış ve Kızılbaşlar
  • Suya Karışan Sürgün
  • Kızılbaşlar ve Barış Felsefesi
  • Sanatın Boyalı Protestosu
  • Hangi Aydınlanmanın Mirasçısıyız?

Arşivler

  • Haziran 2025
  • Mayıs 2025
  • Nisan 2025
  • Mart 2025
  • Şubat 2025
  • Ocak 2025
  • Aralık 2024
  • Kasım 2024
  • Ekim 2024
  • Ağustos 2024
  • Temmuz 2024
  • Haziran 2024
  • Mayıs 2024
  • Nisan 2024
  • Mart 2024
  • Şubat 2024
  • Ocak 2024
  • Aralık 2023
  • Kasım 2023
  • Ekim 2023
  • Eylül 2023
  • Ağustos 2023
  • Temmuz 2023
  • Haziran 2023
  • Mayıs 2023
  • Nisan 2023
  • Mart 2023
  • Şubat 2023
  • Ocak 2023
  • Aralık 2022
  • Kasım 2022
  • Ekim 2022
  • Eylül 2022
  • Ağustos 2022
  • Temmuz 2022
  • Haziran 2022
  • Mayıs 2022
  • Nisan 2022
  • Mart 2022
  • Şubat 2022
  • Ocak 2022
  • Aralık 2021
  • Kasım 2021
  • Ekim 2021
  • Eylül 2021
  • Ağustos 2021
  • Temmuz 2021
  • Haziran 2021
  • Mayıs 2021
  • Nisan 2021
  • Mart 2021
  • Şubat 2021
  • Ocak 2021
  • Aralık 2020
  • Kasım 2020
  • Ekim 2020
  • Eylül 2020
  • Temmuz 2020
  • Haziran 2020
  • Mayıs 2020
  • Nisan 2020
  • Mart 2020
  • Şubat 2020
  • Ocak 2020
  • Aralık 2019
  • Kasım 2019
  • Ekim 2019

Kategoriler

  • Etkinlik
  • Felsefe
  • Genel
  • Hakkında
  • Kitaplar
  • Konuk Yazar
  • Politika
  • Sanat
  • slider
  • Uncategorized

Sayfalar

  • #14 (başlık yok)
  • Biyografi
  • İletişim
  • Sample Page

Sayfalar

  • #14 (başlık yok)
  • Biyografi
  • İletişim
  • Sample Page

Son Yazılar

  • Bilim, Barış ve Kızılbaşlar
  • Suya Karışan Sürgün
  • Kızılbaşlar ve Barış Felsefesi
  • Sanatın Boyalı Protestosu
  • Hangi Aydınlanmanın Mirasçısıyız?

Kategoriler

  • Etkinlik
  • Felsefe
  • Genel
  • Hakkında
  • Kitaplar
  • Konuk Yazar
  • Politika
  • Sanat
  • slider
  • Uncategorized

İletişim

e-posta – akkaya44@hotmail.com Telefon - 0544694 5456
Bu site 2019 Tarihinde Mehmet Akkaya Tarafından Yapılmıştır