Tarih bilinci denildiğinde felsefi-ideolojik bilincin en merkezi kategorisine gönderme yapılır. Bu bilinç tarihin tarafsız olmadığını ve dolayısıyla egemen sınıfların çıkarına uygun olarak yazıldığını söyler. Örneğin cumhuriyet rejiminin bir devrim neticesinde kurulduğunu ve laik, sosyal ve hukuk devleti olduğu görüşü buna örnektir. Ana akım sol ve sosyalist anlayışların da bu tarih bilincine uygun olarak cumhuriyet rejiminin, hiç değilse ilk 20-30 yılının halkçı ve sol olduğu iddia edilir. İşte bu bilinci tersyüz eden bir politik teorisyen ve aktivist olarak öncelikle Türkiye ve Kürdistan devrimci hareketi lehine sahaya inen İbrahim Kaypakkaya’yı anmak gerekir.
Kaypakkaya, kendisine dek gelen 50 yıllık yakın tarihimizi incelemiş ve resmi tarih anlayışının ileri sürdüğü tezlerin, büyük bir yalan ve çarpıtma olduğunu ileri sürmüştür. Ona göre Kemalist rejim, Türk egemen sınıfları açısından bir devrimci hareket olarak yazılsa da Türkiye proletaryası, yoksul köylülük, ezilen uluslar, cinsler ve inançlar açısından emperyalizm tarafından icat edilmiş bir karşı devrim hareketidir. Buna göre Kaypakkaya’nın düşünme yöntemini, felsefe tarihinde Kant’ın kullandığı bir terimle söylersek “Kopernik Devrimi” olarak ifade edebiliriz.
Marx, Alman İdeolojisi adlı eserinin bir yerine düştüğü dipnotta “biz gerçek bir bilim tanıyoruz, o da tarih bilimidir” demişti. Kastedilen burjuva tarih biliminden ziyade tarihsel materyalizmdir. Bu tarih anlayışına göre her olay ve olgu değişir, doğan ortadan kalkar. Kölecilik, feodalizm nasıl ki tarihe karıştıysa A. Smith, Ricardo ayrıca Hegel gibi iktisat ve sosyal filozofların zannettiği gibi bugünkü dünya da sonsuza kadar sürmeyecek, mutlaka ve mutlaka değişecektir. Kaypakkaya, açısından da içinde yaşadığımız devlet sınıfsız imtiyazsız bir devlet olmadığı için yıkılmaya, yerini devrimci demokratik bir topluma bırakmaya mahkumdur.
Tarihsel materyalizme uygun bir mantık içinde düşünen Kaypakkaya açısından her yeni rejimin, sırf tarihsel olarak ileri olduğu için eski rejimden önde olduğu ileri sürülemez. Çünkü ona göre Osmanlı’dan modern Türkiye’ye geçildiğinde ortaya çıkan değerler gerici ve faşist karakterdedir. Yani Kaypakkaya açısından tarihsel olarak ileri olan bir moment de pekala etik, estetik ve politik bakımdan gerici özellikler gösterebilir. Örnek Türkiye’dir. Ayrıca kendisi Sovyetler Birliği’ndeki gelişmeleri görmüştür. Yeni süreç, ÇKP ve Mao’nun analizlerine göre sosyal emperyalist karakterdeydi. Şimdilerde Çin devletini de ekleyebiliriz.