Hukuk aktivisti ve savunduğu görüşlerle bir hukuk teorisyeni olarak da tanınan avukat Ercan Kanar hastaneye kaldırıldı. Yere düşme nedeniyle baş ve vücudunun çeşitli bölgelerinde oluşan kırıklar nedeniyle hastaneye kaldırıldığını hafta içinde öğrenmiştim Kanar’ın. Kendisini, yatmakta olduğu hastanede ancak hafta sonu ziyaret etme imkanı bulabildim. Hekim kontrolünde kalmakta olan Kanar ile halsiz ve yorgun durumuna rağmen bir iki cümle konuşabildik. Durumu iyidir. Umarım hızlı bir şekilde aramıza dönüp hukuk mücadelesine devam edecektir. Hukuk mücadelesini, siyasi mücadelenin ve nihayet sınıf mücadelesinin bir bileşeni olarak ele alması son derece önemlidir.
Ercan Kanar, bilmeyenler için söylüyorum, ülkemizin gelmiş geçmiş en devrimci-demokratik avukatlarından birisidir. İnsan hakları savunucusu olarak Türkiye, Kürdistan ve Ortadoğu yanında dünyada da tanınan bir isimdir. Mahkeme salonlarında gelenek olan “taktir sizin” söylemini kırıp yerine olması gerekeni koyan ve savunan isim olarak bilinir. “Duruşma salonu” gibi terimleri reddeden Kanar, mahkeme salonlarında karşıt sınıfların çatıştığını savunmaktadır. Buna göre tezlerin (savcılık makamı) ve antitezlerin (savunma makamı: sanık ve avukat) çatışma alanı olan mahkemeler pasif değil canlı ve hareketli mekanlardır.
Hukukun özünü, sınıf mücadelesinin belirlediğine inanan Kanar, savunmalarında “siyasal savunma” boyutuna önem verdiği için sol, Marksist bir gelenek içindedir. İzlediğim kadarıyla son yıllarda anarko-komünal hukuk diyebileceğimiz bir anlayış içindedir. Başta Kürt ve komünistler olmak üzere çok geniş bir muhalif kesimin avukatlığını yaparken takındığı özgürlükçü tavır nedeniyle de tanınan Ercan Kanar, İnsan Hakları Derneği’nin de kurucuları ve kuramsal katkıcıları arasında yer almaktadır. Anladığım kadarıyla Kanar’ın, en “tehlikeli” davaları alması, hukuku sadece bir savunma disiplini değil hak ve özgürlükleri genişletici bir olgu olarak değerlendirmesi Türk egemen sınıflarının da tepkisine yol açmıştır/açmaktadır. Kendisine birçok kez açılan davaların maksadını da burada aramak gerekiyor.
Uzun yıllar Özgür Üniversite’de hukuk seminerleri dersi veren Kanar’ın konuya dair perspektifinin, felsefi-ideolojik bakımdan insanlarda yeni ufuklar açtığı kanaatindeyim. Karl Smith ve Günter Jacobs gibi faşist hukukçulara karşı F. Gramatica gibi hümanist/özgürlükçü hukukçuların teorilerini öne çıkarmaktadır. Gramatica, Toplumsal Savunma İlkeleri adıyla Türkçeye de çevirilen kitabında suç, ceza ve hapishane gibi kavram ve mekanların ortadan kaldırılmasını savunmaktadır.
Kanar’ın konuşma ve yazılarında Türkiye’deki hukuk anlayışını da ekollere ayırdığı biliniyor. Mesela Faruk Erem ekolü ile Sulhi Dönmezler ekolü olarak yapılan tasnif, bunlardan birisidir. İlki Ankara hukuk kaynaklıdır ve özgürlükçü karakterdedir, ikincisi ise İstanbul hukuk kaynaklıdır tutucu hatta faşist bir özelliğe sahiptir denilebilir. Bu tasnif de hukukun “tarafsızlığının” yalnızca görünürde olduğunu imlemektedir. Buna göre kendisi de Ankara hukuk çıkışlı olan Kanar, daha ziyade Erem’in çizgisine yakındır. Erem’in kitap adlarına bakıldığında “diyalektik” ve “hümanizm” gibi kavramları görüyoruz. Diyalektik, hukukun dinamik, karşıtlık ve çatışmalı özelliğine gönderme yaparken hümanizm de, hukuk alanında devrimci-demokratik ve insan merkezli bir tutum almaya işaret eder.
Hukuk felsefesinde, “hukuku uygula” diyen ekol ile “olması gereken hukuku uygula” görüşünü savunan ekol çatışmaktadır. Ercan Kanar, hukuku uygula demek yerine daha çok “hukuku uygulama” diyen görüşü savunmaktadır. Nihayet Kanar, anarko-komünal tarzı önemsemekle birlikte hukuk ve hapishanenin, dolayısıyla devletin sönümlemesine dikkat çekmektedir.