Düşünce Disiplinleri İçinde
FELSEFENİN AYRICALIĞI
Bu hafta (21 Temmuz 2020) Felsefenin Gözü, düşünce disiplinleri içerisinde felsefenin yerini saptamaya odaklandı. Her felsefe düşüncedir ama her düşünce felsefe olmayabilir dedik. Çünkü düşünce çeşitli formlarda ortaya çıkıyor: Bilim, felsefe, sanat ve politika. Programda felsefenin diğer disiplinlerle yakınlıklarını ve farklılıklarını konuşarak felsefenin ayrıcalığını vurgulamaya çalıştık.
Yedi Bilgeler’in düşünüş tarzı da masaya yatırıldı. Yunanlı bilgelere felsefeci değil de “bilge” denilmesinin bir nedeni olacağı hatırlatıldı. Komünal toplum ile sınıflı toplum arası bir dönemi yansıttıklarına dikkat çektik. Yedi Bilgeler, düşüncenin her formuna uyarlanabilecek tarzda görüşler geliştirdiler. Bu görüşlere doğrudan şu sınıfın görüşüdür diyebilmek zordur. Belki de tarafsızdılar. Bu yüzden gelecekteki toplumlarda da felsefe sona erecek olsa bile düşünce var olmaya devam edecektir denilebilir. Yedi Bilgeler bahsinde Yedi Özgür Sanat temasına da değindik. Karanlık denilen Ortaçağ’da özgür sanatların varlığı ilginç bir tema olmalıdır. Bunların üçü sözeldir: Retorik, diyalektik (mantık) ve gramer. Diğer dördü de :Astronomi, aritmetik, geometri ve müziktir. Müziğin sayısal sanatlar içinde yer alması sanırım ilginizi çekmiştir.
Felsefe sona erecek mi? Önemli bir tema da buydu. “Felsefenin sonu” tezini savunmadığımızı vurguladık. Bununla birlikte felsefenin sınıflarla geldiğini sınıflar ortadan kakınca felsefenin de yeni bir form kazanacağını ileri sürdük. İtiraz ve eleştiriler de oldu. Sınıfsız toplumda entelektüel etkinlikler ne olacak? Bize göre sınıflı toplumla gelen etkinlikler sınıfların ortadan kalkmasıyla son bulmasa bile kesinlikle biçim ve içerik değiştirecektir…
Konuya ilişkin kitap önerileri de gündeme geldi. Düşünce tarihine dair bazı kitaplar üzerinde konuşulan programda bildiğim kimi yazar ve kitaplar önerdim. Burada da değinmek yararlı olabilir. Felsefe tarihi kitaplarına paralel olarak, düşünce tarihine dair kitaplardı bunlar. Örneğin Alaeddin Şenel’in İnsanlık Tarihi adlı eseri bunlardan birisidir. Sosyal tarih alanında Marksist düşünceye de bir katkı değerindedir. Kitap bir çok bakımdan ana akımın özelliklerini içerse de kendine özgülüğü açısından ayrıcalıklıdır. İkinci kitap olarak da Afşar Timuçin’in Düşünce Tarihi kitabı konu edildi. O da alanında özgün bir kitaptır. Ana akımın düşünce tarihinin birçok zaafını taşıyor olmakla birlikte felsefe tarihi olarak ya da ona paralel olarak okunması gereken kitaplar arasındadır. Felsefe, İnsan Bilimleri ve Tarihçi adlı kitabın yazarı Taner Timur da anıldı. Adını andığım kitap Marksist düşüncenin sınırlarını genişlettiği ve yine Marksizmin birçok sorununu açıklama özelliği taşıdığı için okunmasında yarar var. Bu da diğer eserler gibi aydınlanmacı, liberal pek çok düşünceyi bünyesinde barındırsa da okunması gerekenler arasındadır.
Önemli sorulardan ya da konulardan birisi de düşüncenin kollara ayrılmasının nedeniydi. Ne oldu da bilimler farklılaştı, ne oldu da felsefenin alt dalları doğdu ve gelişti? Zeki ve akıllı kişiler çıkıp da yeni bilimler kurmuş olabilirler mi? Bize göre kişilerin rolü büyük olmakla birlikte bu türden soruların yanıtı insanların dehasıyla açıklanamaz. Asıl neden üretim ilişkilerinin ve üretim tarzlarının çeşitlenmesindedir. Feodal ilişkiler farklı kapitalizm farklı kavrama biçimlerini gerektirir. Sınıfların, üretim sektörlerinin farklılıkları da yeni bilim, düşün ve sanat biçimlerini gerektirmiş olmalıdır.
Felsefeye başlangıcı kolaylaştırmak üzere bir de şablon betimlendi programda. Felsefe etkinliği içindeyken yalnız felsefeye yönelmekle felsefe öğrenmek ve felsefe yapma düzeyine gelmek kolay değildir. Aynı zamanda paralel okumalar da yapmak gerekir. Şablonda bilim, sanat, politika, felsefe birlikte yer alıyor. Bunların alt dalları üzerinde de duruldu. Felsefe-bilim karşılaştırmasında bilimin tarihine içkin olmadığı ama felsefenin tarihine içkin olduğu anımsatıldı. Felsefede kavramın ön planda olduğu bilimde ise formüllerle iş görüldüğünü söylüyoruz. Felsefe sanatla da karşılaştırıldı. İnce Memed’in sanat olduğu açıktır; buna mukabil, Böyle Buyurdu Zerdüş, o da sanata benzer gibi görünse de gerçekte o bir felsefe kitabıdır.
Yine bir soru üzerine de felsefenin ne türden ortamlarda geliştiği üzerinde durduk. Kanaatimce bunun kesin bir yanıtı yoktur. Bununla birlikte tarihsel tecrübeler bizim bir saptama yapmamıza olanak verebilir. Felsefe, yaşamın karmaşıklaştığı iklimleri seviyor. Bu iklim bazen demokratik ve özgürlükçü bir ortam olabiliyor. Bazen de tersine sorunları yoğun olan toplumlarda gelişebiliyor. Örneğin Antikçağ Atinası gelişmişlikle ilgili olduğu için felsefeye imkan sunmuştur. Oysa 19. yüzyılda felsefenin en çok Almanya’da gerçekleşmesi ise tam tersine sorunların ve geriliğin nedeniyledir. Keza günümüzde de Ortadoğu toplumları, felsefenin gelişmesi için maddi koşullara sahipmiş gibi görünüyor. Çünkü büyük sorunlar, çok çabayı ve büyük felsefeleri gerektiriyor.İnternet üzerinde faaliyette bulunan Komün TV ekranlarında salı akşamları yayınlanan Felsefenin Gözü’nü izlemek isterseniz şu lingi tıklayınız: