Şeyh Bedreddin ve Alevilerin Mücadele Tarihi
Felsefenin, kendini sosyal yaşamda göstermesine örnek vermek gerektiğinde ilk akla gelmesi gereken kişi Şeyh Bedreddin olmalıdır. Varlık felsefesinin demokratik sonuçlarını sosyal dünyaya uygularken oldukça özgün bir noktada bulunmaktadır. Eşitlikçi ve özgürlükçü değerleri savunurken komünizm fikrine de kaynaklık etmiştir. Osmanlı topraklarında, toprak talebini merkeze koyarak ayaklanmaya öncülük edildiğinde, Bedreddin Hareketi, hem temel gücünü hem de en yakın müttefikini Alevi toplumunda bulmuştur. Dolayısıyla Aleviler Ege Bölgesi’nde kurulan komünlerde önemli rol oynamışlardır.
Tarih felsefesi açısından ileri bir evreyi temsil eden Bedreddin Hareketi, Hegel’in tarih tezini de tartışılır hale getirmektedir. Hava ve su herkesin de toprak neden herkesin değil diye sorarken yeni bir toplum modeli ve toplum felsefesi kurmuştur. Bu modelin kaynaklarını, Mazdek ve Karmat düşüncesinde gördüğümüz gibi Nesimi başta olmak üzere Yedi Ulu Ozan’ın düşüncesinde de görüyoruz. Bedreddin, bu düşünceleri pratiğe uygularken yer Anadolu, Mezopotamya ve Balkanlar’dı, zaman da 15. yüzyılın ilk çeyreğini gösteriyordu. Harekete iki komutan yön veriyordu. Onları anmadan olmaz: Börklüce Mustafa ve Torlak Kemal.
Bilgi Felsefesi
Bir entelektüeli ya da düşünürü, filozof kılanın bilgi sorunuyla ilgilenmiş olması denilse sanırım bu kriter abartılı sayılmayacaktır. Bu noktadan hareketle düşünüldüğünde açıktır ki, büyük düşünürler bu konuya ilgi göstermişlerdir, bununla birlikte bilgi sorunu ile ilgilenenler tek tarza asla indirgenemez. Ne kadar büyük düşünür var ise bunların sayısı kadar da bilgi sorununa bakış tarzı söz konusudur. Bilgi sorununa bakış kişilere göre farklılık gösterdiği gibi çağlara göre de farklılık göstermiştir. Antikçağ, Ortaçağ ve Yeniçağ felsefeleri ayrımına göre ilk iki dönemde varlık felsefesinin revaçta olduğunu Yeniçağ’da ise bilgi felsefesinin ön plana çıktığına tanık olmaktayız.
Elbette bu alanları birbirinden ayırmak her zaman zorluklar çıkarmaktadır. Varlık ve bilgi düzlemlerinin birbirine paralel ilerlediği açıktır. Kaldı ki bilgi felsefesinin, varlık felsefesine bağlı olarak temellerinin Antikçağ’da atıldığını biliyoruz. Bu temelden hareketle “varlığın bütünlüğü”nü ana sorun olarak belirleyen Parmenides oldu. Bu yaklaşımın, “bir nehre iki defa girilmez” diyerek diyalektiği keşfeden Herakleitos’la yeni bir boyut kazanıp Sokrates, Platon ve Aristoteles ile de ete kemiğe büründüğünü söylemek yanlış olmayacaktır.
Siyaset Felsefesinde 68 Hareketi
Kültürel dört disiplinden birisidir siyaset. Diğerleri bilim, felsefe ve sanattır. Siyasal olaylara, kavramlarla bakıldığında siyaset felsefesinin alanına girilir. Siyaset felsefesinin tarihi ise Sokrates, Platon ve Aristoteles’e dek gerilere gider. Siyaset felsefesinin modern görünüm kazanması Yeniçağ ve kapitalizmle birlikte olmuştur. Kant ve Hegel burjuvazinin filozofları olarak merkezi rol oynamışlardır. Sermayecilik yeni bir sınıfın doğmasının koşullarını da yarattı: Proletarya. Marksist siyaset felsefesi de bu sınıfın çıkarlarını gözeten bir disiplin olarak ortaya çıktı.
Marksist siyaset felsefesinden, yakın tarihe bakıldığında dört döneme vurgu yapmak kaçınılmazdır. Paris komünü, Sovyet Devrimi, Çin Devrimi ve 68 Hareketi. Dördünün de ortak noktası, sınıf mücadelesini emekçi sınıflar lehine yürütmesidir. Her hareket gibi 68 Hareketi de ülkelerin özelliklerine göre karakterize olmuştur. Ülkemizdeki 68, 1920’li yıllardaki komünist partisinin kuruluş yıllarından sonraki ikinci etaptır diyebiliriz. Üstelik radikal ve devrimci olması bakımından da bir milattır denilebilir. Evrensel boyut da unutulamaz. Batıdaki “3M” denilen “Marx-Mao-Marcuse” sloganı da karşılık bulmuştur. 68 Hareketi, fitili ateşlese de devrimci niteliğe 1971 ile birlikte kavuşmuştur.