Felsefe bilmek derken ne kastediyoruz? Bir düşünme yöntemini anlıyoruz öncelikle. Yani bilim değil, sanat değil, politika değil, hatta hukuk değil, ahlak değil, din değil de felsefe. Felsefe tek başına olmuyor. Bilim, sanat ve siyaset de bilmek gerekiyor. Felsefe bilmek ile felsefe yapmak aynı şey değil. Mesela Marksolog diyoruz. Ama Marksist de diyoruz. Marksolog, Marksist olmayabilir. Yalnızca Marksist öğretiyi iyi biliyor olabilir.
Felsefe derken en profesyonel biçimiyle kavramsal düşünmeyi anlıyoruz. Bunu öğrenmeyi anlıyoruz öncelikle. Bir de felsefeyi doğal ve folklorik düzeyde öğrenmeden söz etmek gerekiyor. Bence bunu öğrenmek için okul eğitimi gerekmiyor. Dolayısıyla herkesin felsefe öğrenebileceğini söylüyorum. Felsefeyi halk bilmez klişesini burjuvazi öğretiyor. Kendisi yeni filozof, bilgin diyerek yeni tanrılar yaratmış, yeni kutsal kitaplar icat etmiş.
Felsefeyi öğrenmek derken bir kavram çiftini daha kullanmak gerekiyor. Formel eğitim ve informel eğitim. Formel eğitimi, örgün ve yaygın diye de ayırıyoruz. Doğal bilinç ve folklorik bilinç düzeyinde Felsefe bilmek için formel eğitim gerekmez. İnsan, informel pedagoji içinde de bunu öğrenebilir. Felsefenin doğal ve folklorik düzeyde başladığını biliyoruz.
Ben eğitim, konumuz olan felsefe eğitiminin informel yoldan gerçekleşeceğini düşünüyoruz. Resmi, ulus – devlet okullarında öğrenilen felsefe resmi felsefe oluyor. Yani felsefeyi, resmi felsefe ve folklorik felsefe olarak da ayırıyorum.
Felsefe öncelikle folklorik düzeyde ortaya çıktı ve gelişti. İlk kuşak filozofların hiçbiri formel eğitim, dolayısıyla örgün eğitim almadı. Thales, Pisagor, Herakleitos, Sokrates, Demokritos, sofistler, kuşkucular, kynikler… Yakın tarihimiz de böyledir. Hadi diyelim Marx, formel ve örgün eğitim gördü ama Engels, değil ki felsefe fakültesinde okumak, üniversite eğitimi bile almadı…
Felsefeyi, okullu filozoflar değil okulsuz toplumun insanları icat etti. İşçiler, emekçiler, köleler yani. İnsanlar, özellikle emekçi sınıflar ve halk esasen folklorik felsefenin kurucusu sayılır. Bunlar toprağa, taşa temas eder, üretim faaliyetinde bulunur. Bilginin kaynağı buradadır. Felsefenin nabzı da üretim ilişkileri içinde atar.
Ancak mesleki ve kavramsal olarak felsefe bilmek sistemli bir felsefe eğitimini gerektirir. Bunun resmi okullarda olması şart değil. Felsefe bilmek ve yapmak için diploma da şart değildir. Binlerce felsefe mezununun felsefe yapmadığı, onu bir meslek olarak seçmediği bilinir. Tersine felsefe bölümünde okumayıp diploma almadığı halde felsefe bilen ve felsefe yapanların sayısı az değildir.
Yani felsefe öğrenmek ve yapmak için okul ve üniversite eğitimi gereklidir demiyoruz. Örgün eğitim teknikleriyle sivil hayatta, yaşamda da felsefenin öğrenilip yapılacağını söylüyoruz. Okuyarak, dinleyerek, izleyerek, iletişim araçlarından yararlanarak yapılır. Felsefe eskiden usta – çırak geleneği içinde öğrenilirmiş. Giderek akademilere sıkıştı. Şimdi medya ve sosyal medya çağındayız. Formel, örgün ve yaygın eğitim teknikleri evlere girdi, hayatımıza girdi. Öğrenme kolaylaştı.
Çay demlemeyi öğrenebilen herkes felsefeyi de öğrenebilir. Bunu küçümsemeyelim. Çünkü çay demleme, onu hiç bilmeyen için son derece zordur. Kimya, fizik ve matematik bilmeyi gerektirir.
Felsefeyi profesyonel düzeyde öğrenmek, felsefe yaparak mümkündür. Pratik etkinlikler son derece önemlidir.