site logo
  • ANASAYFA
  • FELSEFE
  • POLİTİKA
  • SANAT
  • HAKKINDA
  • KİTAPLAR
  • KONUK
  • ETKİNLİK
Ekim 6, 2025  |  By Mehmet Akkaya In Felsefe, Politika

Hukuk Felsefesi ve Eşitlik

1111

Zürih’te;

HUKUK FELSEFESİ VE EŞİTLİK

Eylül ayı programları içinde bir buluşma da Zürih’te yapıldı. EKM ve Xeta Sor’dan arkadaşların olduğu bir toplulukla bir araya geldik. Hukukun ve hukuki toplumun ne olduğunu tartıştık. Emperyalizm koşullarında hukukun nasıl bir işlev gördüğü üzerinde duruldu. Hüseyin İşli’nin moderatörlüğünü yaptığı sunumda öncelikle hukuk sistemlerinin neler olduğunu ve tarihçelerini açıklamakla söze başladım. Başlıca hukuk sistemleri olarak Anglosakson hukuk sistemi, Kara Avrupası hukuk sistemi, İslamcı hukuk sistemi ve sosyalist hukuk sisteminin altı çizildi. Şu iddia edilebilir ki, bu hukuk sistemlerinin hiç biri kendi toplumlarını özgürleştirebilmiş değil.

Roma ve Osmanlı imparatorlukları gibi diğer toplumlar da çöküşten kurtulamamıştır. Kara Avrupası olsun kıta Avrupası olsun faşizmlerin, Nazizmlerin, emperyalist savaşların mekanı olmuştur. Hukuk, Sovyetik rejimleri de çöküşten kurtaramamıştır. Sınıflı toplumları (devlet) kuran da yıkan da hukuk olmuştur. Hukuk kurumu, bunu ekonomik olgulara bağlı olarak gerçekleştirir. Burjuvazi hukuku, toplumun adil bir şekilde yönetilmesi olarak değerlendirir. Bu yüzden de adalet mülkün (siyasetin /yönetimin) temelidir denilir. “Adalet olmayan bir devlet, adi bir çetedir” diyen Aurelius Augustinus’un sözlerini de bu çerçevede düşünmek gerekir.

Hukuk, genellikle eşitlikten söz ederken eşitliği de yasalar önündeki matematiksel eşitlik olarak anlar. Aynı suça, her yurttaş için aynı cezanın verildiği ileri sürülür. Oysa matematiksel eşitliğin, toplumsal, ulusal ve cins eşitliği getirdiği tarihsel süreçlerde görüşmüş değildir. Toplumsal eşitlik, sınıf olgusunun ve sömürü mekanizmasının ortadan kaldırılmasını gerektirir. Bu yüzden sunumda da belirtildiği gibi Kant ve Hegel gibi filozoflar, eşitliği yasalar karşısındaki eşitliğe indirgedikleri için yanılmaktadır. Bu türden filozoflar, toplumsal sözleşmelerin, demokratik tarzda yapıldığını söylerken de olguya ters bakan idealistlerdir. Zira ekonomik, sosyal ilişkilere demokrasi ve eşitlik ilkesi egemen olmadıkça kültürel düzlemde eşitlik söz konusu olamaz.

Sınıf olgusunun daha da belirgin hale geldiği, sermayenin sınır ötesi alanlara ihraç olduğu, sosyal dünya yanında tüm doğanın da talan edildiği emperyalizm koşullarında ise toplumsal eşitlik hepten imkansız hale gelmiştir. Üstelik, her çağda egemen sınıflara hizmet eden hukuk, emperyalizm ve proleter devrimler çağında bu hizmeti daha da derinleştirip genişletmiştir. Bu yüzden olsa gerek Şeyh Bedreddin ve Karl Marx gibi toplumcu filozoflar, hukuku sorgulama yoluna gidip onu savunmak yerine hukuka ihtiyacın olmayacağı bir dünyanın kurulmasını savunmuşlardır. Teorinin gücünü pratiğin geliştirilmesine bağlayarak değiştirme kültürüne odaklanmışlardır. Dolayısıyla Bedreddin için de Marx için de hukuka ilişkin motto şudur: Bugüne kadar hukukçular, dünyayı yalnızca yorumladılar, oysa aslolan dünyayı değiştirmektir.

Sunumda hukukun doğuşundan, varlığından, işlevinden söz ederken felsefe, bilim, din, sanat, ahlak, siyaset kurumlarına da projeksiyon tutuldu. Sınıflı toplum koşullarında bunların da egemen sınıflara ve burjuvaziye hizmet ettiği ileri sürüldü. Felsefe, bilim, din, devlet veya sanat yoluyla insanlığın özgürlüğü ve eşitliği gerçekleştirmediği vurgulandı. Gerçekten de felsefenin ve bilimin hüküm sürdüğü Antik Yunan dünyası olsun Fransız aydınlanma çağında olsun eşitlikçi bir toplum kurulmadığı, tam tersine Greklerde köle sömürüsü Fransa ve Avrupa’daki burjuva toplumlarında işçi sömürüsüne dayalı toplumların kurulduğu biliniyor. Bu yüzden eşitlik, özgürlük için kültürel üst yapı kurumlarını ihya etmek değil, sınıf mücadelesine dayanmak zorunlu görülüyor. Kaldık ki eğer insanlık bugün birtakım haklar ve özgürlükler kullanıyor ise bunun bedelini ödediği için kullanmaktadır.

Zürih toplantısında önemli temalardan birisi de “hukuki mücadele”nin işlevi üzerine yapıldı. Bunu da estetik mücadele, demokratik mücadele ve en nihayet felsefi-ideolojik mücadele yönünde genişlettik. Bu bağlamda itiraz, eleştiri ve tartışmalar da oldu. Hukuk mücadelesi, hukuk devleti ve hukuk toplumunu inşa etmek üzere yapıldığı sürece bunun, düzene hizmet edeceğini ileri sürdüm. Buna göre hukuk mücadelesi veya felsefi mücadele gibi kulağa hoş gelen retorikler, burjuvazi tarafından inşa dedilen söylemlerdir. Retoriktir, çünkü hukuk ve yasaları, çoğu zaman burjuvazi bile paçavraya çevirip uygulamıyor. Hatta hakim sınıf klikleri, bilhassa bizim gibi ülkelerde hukuku kendilerine bile uygulamaktan imtina edebiliyor.

Son yıllarda ülkemizde hukukun uygulanmaz olduğu, Anayasa ve Avrupa mahkeme kararlarına bile uyulmadığı söyleniyor. Bu durum, bir kişinin ve bir hükümetin tavrıyla ilgili olsa bile esasen hukukun doğası ve sermayenin çıkarı ile ilgilidir. Elbette hukuk, temel de sınıf mücadelesi baskılamak için vardır. Öte taraftan eğer emperyalizm koşullarında hukuk, demokrasi, felsefi veya bilimsel mücadeleye pozitif bir rol verilecekse bu rolün eşitlikçi bir dünya yaratma mücadelesiyle bağının kurulması gerekir. Hukuk mücadele, sınıf mücadelesini geliştirdiği oranda değerli olabilir. Bu yüzden hukuk mücadelesi ile sosyalizm mücadelesi arasında diyalektik bir bağ olduğu açıktır. Bu korelasyonda sosyalizm mücadelesinin esas, hukuk mücadelesinin tali olduğunu söylemek istiyorum.

Tartışma kısmındaki temaları hatırlatarak bitireyim: Hukuksal, sosyal ve siyasal haklar emekçileri ve ezilenleri aldatmak içindir! Hukuksal ve siyasal eşitlik, gerçek eşitlik değildir. Bunlar çoğu zaman ekonomik hakların üstünü kapatmaya yarar. Kadınların soyadı hakkı gibi eğitim veya seyehat hakkı gibi haklar da böyledir. Ekonomik özgürlüğünüz ve eşitliğiniz yoksa diğer haklar sistemi ayakta tutmaya yarar. Kürtlerin hukuki bakımdan eşit yurttaşlık hakkı da ulusal eşitliği belki sağlar ama ekonomik eşitliği sağlamaz.

Hukukun burjuvazi ile somutluk kazandığı, eski toplumlara göre daha çok özgürlük geldiği, bunun mimarının da burjuvazi olduğu söylenir. Bu da, doğru değil. Toplumun büyük çoğunluğunu oluşturan emekçi sınıflar ve ezilenler, kullandıkları tüm hak ve özgürlüklerin bedelini tarih boyunca ödemiştir.

Hukuk değiştiği için toplum değişmez, tersine toplum yani üretim güçleri değiştiği için hukuk da değişir. Hukuk mücadelesi yoluyla yani masabaşı fikir tartışmalarıyla dünyanın hiç bir yerine eşitlik ve özgürlük gelmemiştir.

 

Previous StoryAleviler ve Eşitlikçi Kaynaklar
Next StoryHerkes Felsefe Öğrenebilir mi?

Son Yazılar

  • Ercan Kanar’ın Hukuk Felsefesi
  • Herkes Felsefe Öğrenebilir mi?
  • Hukuk Felsefesi ve Eşitlik
  • Aleviler ve Eşitlikçi Kaynaklar
  • Emperyalizm ve Dünya Barışının Koşulları

Arşivler

  • Ekim 2025
  • Eylül 2025
  • Ağustos 2025
  • Temmuz 2025
  • Haziran 2025
  • Mayıs 2025
  • Nisan 2025
  • Mart 2025
  • Şubat 2025
  • Ocak 2025
  • Aralık 2024
  • Kasım 2024
  • Ekim 2024
  • Ağustos 2024
  • Temmuz 2024
  • Haziran 2024
  • Mayıs 2024
  • Nisan 2024
  • Mart 2024
  • Şubat 2024
  • Ocak 2024
  • Aralık 2023
  • Kasım 2023
  • Ekim 2023
  • Eylül 2023
  • Ağustos 2023
  • Temmuz 2023
  • Haziran 2023
  • Mayıs 2023
  • Nisan 2023
  • Mart 2023
  • Şubat 2023
  • Ocak 2023
  • Aralık 2022
  • Kasım 2022
  • Ekim 2022
  • Eylül 2022
  • Ağustos 2022
  • Temmuz 2022
  • Haziran 2022
  • Mayıs 2022
  • Nisan 2022
  • Mart 2022
  • Şubat 2022
  • Ocak 2022
  • Aralık 2021
  • Kasım 2021
  • Ekim 2021
  • Eylül 2021
  • Ağustos 2021
  • Temmuz 2021
  • Haziran 2021
  • Mayıs 2021
  • Nisan 2021
  • Mart 2021
  • Şubat 2021
  • Ocak 2021
  • Aralık 2020
  • Kasım 2020
  • Ekim 2020
  • Eylül 2020
  • Temmuz 2020
  • Haziran 2020
  • Mayıs 2020
  • Nisan 2020
  • Mart 2020
  • Şubat 2020
  • Ocak 2020
  • Aralık 2019
  • Kasım 2019
  • Ekim 2019

Kategoriler

  • Etkinlik
  • Felsefe
  • Genel
  • Hakkında
  • Kitaplar
  • Konuk Yazar
  • Politika
  • Sanat
  • slider
  • Uncategorized

Sayfalar

  • #14 (başlık yok)
  • Biyografi
  • İletişim
  • Sample Page

Sayfalar

  • #14 (başlık yok)
  • Biyografi
  • İletişim
  • Sample Page

Son Yazılar

  • Ercan Kanar’ın Hukuk Felsefesi
  • Herkes Felsefe Öğrenebilir mi?
  • Hukuk Felsefesi ve Eşitlik
  • Aleviler ve Eşitlikçi Kaynaklar
  • Emperyalizm ve Dünya Barışının Koşulları

Kategoriler

  • Etkinlik
  • Felsefe
  • Genel
  • Hakkında
  • Kitaplar
  • Konuk Yazar
  • Politika
  • Sanat
  • slider
  • Uncategorized

İletişim

e-posta – akkaya44@hotmail.com Telefon - 0544694 5456
Bu site 2019 Tarihinde Mehmet Akkaya Tarafından Yapılmıştır