Yol TV ‘de, “Filozofun Merceği” adıyla yeni bir program başlatıyoruz. Felsefenin tarihiyle Yol Öğretisi’nin tarihi arasında bağ kurmak ilginç olabilir. Dolayısıyla “üç yol” bir araya gelmiş oluyor: Felsefe yolda olmaktır anlayışı, “Yol öğretisi”, Yol TV’de buluşmuş oluyor. Felsefeyi, bilim, politika ve sanat ile ilişkisi içerisinde anlamlandırmaya çalışmak felsefenin ruhuna uygun olacaktır.
Filozofun merceğini, bilimin alt disiplinleri gibi siyaset ve sanatın da alt disiplinlerine tutmak felsefenin doğası gereğidir. Dolayısıyla programların, tarih, sosyoloji, siyaset bilimi, hukuk, din, etik, psikoloji, edebiyat, dil, şiir ve estetik yönünde geniş bir alanda kendini göstereceğini düşünebiliriz. Tema genişliğine bağlı olarak mekanın da geniş olacağını tahmin etmelisiniz.
Mekan derken, her şeyi “Batı ile başlatıp Batı ile bitirme”nin sorunlu ve hatta hatalı bir bakış olduğunu düşünmek yanlış olmaz. Bu yüzden merceğin sıklıkla Doğu’ya da çevrileceğini anımsatmakta yarar var. Kendi coğrafyamıza yönelmemiz için kültürel, düşünsel, ruhsal ve tarihsel pek çok neden bulunuyor. Dolayısıyla “dünyanın Batı ucunda Sokrates var ise Doğu ucunda da Konfüçyus vardır” argümanından hareket edeceğiz.
Filozofun Merceği, söylemeye bile lüzum yok ki dünyayı ve sosyal yaşamı anlayan, eleştiren, sorgulayan, devirmeyi ve değiştirmeyi öneren bir pozisyonda konumlanır. Sorgulamaya, elbette ki felsefenin kendisi de dahildir. Dolayısıyla Filozofun Merceği, ana akım felsefeleri ve bilcümle burjuva, feodal felsefelerin içyüzünü açığa çıkarma, eleştirme, aşma ve alternatif felsefeler önerme niyetindedir.
Böylesi bir önerme, merceğimizi ezilenlere ve emekçi sınıflara tutmamızı da gerektirecektir. Bu yüzden de “hangi felsefe?”, “kimin için felsefe?”, “felsefenin neden doğduğu?”, “nerede doğduğu?” soruları da öncelikle yanıtını bekleyen problemler olarak karşımızda duruyor. Felsefenin nasıl bir etkinlik olduğu da önemli bir sorunsaldır. Türkiye ve Kürdistan toplumunun, geniş kitlelerin felsefeyi, bilim, sanat ve siyaset ile karıştırdığı tecrübe ile sabittir.
Felsefe tarihini okumayı, filozof adları veya felsefe kitaplarını bilmeyi ya da Aristoteles, Platon, Hegel, Farabi, Marx gibi isimlerden söz etmeyi felsefe zanneden çok geniş bir kesimin olduğu da biliniyor. İlk programda bu konu üzerinde yani felsefenin ne olup ne olmadığı üzerinde kısaca da olsa durmakta büyük yarar var sanırım. Bu yüzden ilk programın başlığı “Felsefe nedir, ne değildir” biçiminde belirlendi. Vakti olanları, daha da önemlisi felsefeyle birlikte değişmeyi ve değiştirmeyi arzu edenleri ekrana bekleriz…