Aleviliğin tarihsel kaynaklarını incelemek üzere Danimarka’nın Odense kentinde bir grup arkadaş ile bir araya geldik (15. 3. 2024). Öncelikle Alevi / Kızılbaş inancının yalnızca din ve inançtan ibaret olmadığının altını çizdik. Tarihsel kaynak meselesinde de iki konu tartışmaya açıldı. Alevilerin tarihsel miras olarak ilkel komünal değerlere dayandığını söylemek yanlış olmaz denildi. Dolayısıyla klan, kandaş toplumların eşitlikçi geleneği temel olarak görülüyor. İkincisi ise bu mirasın yerel değil evrensel olduğunu vurgulamak gerekiyor.
Alevilik ve felsefe ilişkisini öne çıkaran bir sunum oldu denilebilir. Aleviliğe, felsefeden bir bakış getirmenin üzerinde duruldu. Aynı zamanda Alevi / Kızılbaş kültürünün içerdiği felsefeyi açığa çıkarmaya yönelik tahliller ortaya konuldu. Aleviliğin hukuk felsefesi (görgü cemleri), varlık felsefesi, ahlak felsefesi (eli, beli, dili mühürlemek), eğitim felsefesi, sanat felsefesi…
Alevi toplumunun, resmi felsefe dışında kendine özgü bir felsefesinin olduğu ileri sürülebiliyor.
Alevi / Kızılbaş inancı yalnızca inanç değildir dedik. Çünkü bu inancı taşıyan toplulukları dinsellik dışında kültürel bir toplum olarak değerlendirmek de mümkündür. Buna bakılarak Aleviliğin bir felsefe, yaşam tarzı ve dünya görüşü olduğu da söylenebilir. Burada tartışma Aleviliği, daha özgürlükçü açıdan ele almayı zorunlu kılıyor. Bu kültürün etkilenen değil etkileyen bir kültür olduğu da açıktır.
Aleviliğin etkilenen değil etkileyen bir inanç olması, yeni tartışmalara neden oldu. Alevilik şunun bunun etkisindedir türünden sorular çıkınca bunlara da açıklama yapmak gerekmiştir. Aleviliğin geleneksel kültürlerden etkilenmesi talidir. Oysa geleneksel kültürleri etkilemesi esastır. Dolayısıyla Alevi / Kızılbaş inancının İslam, Zerdüşt, Luvi, Ehli Beyt gibi tarihsel olgularla bağını kursak bile tüm bunları önceleyen bir inanç olduğunu söylüyoruz.
Alevi / Kızılbaş toplumlarının, uygar ve modern sınıflı, devleti, sömürücü sistemlere karşı mesafeli olduğu da işaret edilirken tartışmalar da oldu. Bazı dostlar uygar ve modern ilişkileri savunup, Aleviliğinin uygar din ve modern sistemler içinde olduğunu savundu. Oysa Alevilerin mücadele tarihi bu topluluğun tüm uygar otoritelere karşı direnç gösterdiğini açıklamaktadır. Alevilerin, vakti zamanında Emevi, Abbasi, Selçuklu egemen sınıflarına karşı mücadelesi biliniyor. Toplantıda Babai ayaklanmalarını anımsatmakla yetindik.
Danimarka’daki sunumlar devam ediyor. Yarın ve öbürgün Marksizm, emek hareketi ve self determinasyon hakkı için buluşacağız.
Fotoğraflar: Feridun H. Ünüvar