İdamlarının 86. yılında, başta Seyit Rıza olmak üzere Dersim halk kahramanları Kadıköy’de anıldı (15 Kasım 2023). Yaklaşık 200 – 300 kişiydik anmada. Kişi başına bir ya da iki polis düştüğünü varsayarsak toplamda 500 – 600 insan katıldı anmaya! Saat 19:37’de, yani akşam karanlığında yapılan programda mumlar yakıldı, ağıtlar söylendi. Alevi/Kızılbaş kurum yöneticileri ve başkanları da Seyit Rıza’dan hareketle Dersim katliamı üzerine konuşmalar yaptı. DEDEF – ADEF ve DAM tarafından yapılan anmada Seyit Rıza için “Diz çökmedi, Unutmayacağız!” denildi.
Konuşulanlara bakılırsa Dersim, diğer kentler gibi sadece bir şehir değil. Dersim bir direniş kültürünün adı. Kürt’ün, Kızılbaşların, komünistlerin, kutsal mekanların yurdu. Anlaşılan şudur: Nasıl ki insanlık tarihinde Atina toplumu için halkı aydınlatan ve bu yüzden de “at sineği” olarak bilinen Sokrates neyse, Anadolu toplumu için de Dersim var. Zira Dersim de benzer şekilde Anadolu coğrafyasında “at sineği” işlevi gören bir kent konumundadır. Bu yüzdendir ki Dersim’in kaderi de Sokrates’in kaderi gibi olmuş.
Anmada 15 Kasım 1937’de Elazığ’da idam edilen Dersim şehitlerinin halen mezar yerlerinin bilinmiyor oluşuna dikkat çekildi. Konuşmalardan anladığıma göre Seyit Rıza 75 yaşında olduğu için Türk Ceza Yasası’na göre idam uygulanamıyor. Ayrıca idam cezası verilecek olan oğlu da 18 yaşından küçük olduğu için ona da idam cezası verilemiyor. Bunun üzerine “çağdaş hukuk sistemi” bir manevra yapıyor ve babanın yaşını mahkeme kararıyla küçültüyor, oğlun yaşını da “sosyal hukuk devletinin” şanına uygun bir şekilde büyütüyor ve bir hafta içinde idam cezaları hızla infaz ediliyor.
Seyit Rıza şahsındaki hukuk oyunu bana Antik hukuk filozofu Trasimachos’ı anımsattı. Filozof demişti ki “hukuk, güçlünün işine yarayandır”. Geçtiğimiz aylarda sosyal şöven, faşist bir siyasetçi demişti ki hukuk, politikanın köpekliğini yapar! Aynı kişi bunun da iyi ve güzel bir şey olduğunu söylemişti. Diyeceğim şu ki, Türkiye ve dünyada hukukun ne olduğunu öğrenmek için yıllarca hukuk fakültesi okumanız gerekmez. Ciltlerce hukuk kitabını yalayıp yutmanız da lüzumsuzdur. Seyit Rıza hadisesini öğrendiğinizde hukukun ne olduğu, egemen sınıfların hukukla ne sakladıklarını öğrenmeniz zor olmayacaktır.
Seyit Rıza ve Dersim katliamı, “sosyal hukuk devleti”nin ne olduğunu öğrettiği gibi uygarlık konusunun da ne olduğunu öğretir size. Uygar dünya, ulus devletler eliyle kurulmuş bir sistemdir. Böylesi devletler, herkesi kendine benzetmek ister, buna direnç gösterenlere yaşama hakkı tanımaz. Cumhuriyet sistemi de, kendisinin Anadolu’ya insanlık, özgürlük ve eşitlik getirdiğini iddia eder. Uygar, modern bu devlete göre gerçekten eşitlikçi toplum geleneğini sürdüren Dersim gibi yerler ise “temizlenmesi” gereken mekanlardır. Çünkü Dersim, eski klan ve kandaş çağlardan kalma demokratik, özerk yapısıyla uygarlığın önünde büyük bir engeldir. Nitekim Türkiye Cumhuriyeti, ancak Dersim teslim alındıktan sonra kurulabilmiştir. Bunun adına dağdan gelenin bağdakini kovası, yok etmesi demek yanlış olmaz.
Dersim ve Seyit Rıza hadisesi, ilk ve son hadise olmadığı gibi yeryüzünde birçok örneği olan bir kıyımın adıdır. Dünyanın pek çok toplumunda adına sınıflı, uygar toplum denilen despotik, faşist yönetimler tarafından benzer kıyımlar ve soykırımlar olmuştur. Örneğin Dersimli Kızılbaşlara yapılanların benzeri yüzyıllar evvel, modern soykırımcı uygar dünyaya karşı direnen Kızılderililere de yapılmıştır.
Kadim halklara soykırım uygulama Cumhuriyet ile de başlamamıştır. Öncesi de vardır. Dersim’in klan demokrasisi geleneğini yok etmek için Osmanlı İmparatorluğu da saldırılar yapmıştı. II. Mahmut’un Batılılaşma hareketleri sırasında, imparatorluğun içinde olan yenilikler, Dersim’de de geçerli kılınmak istenmiştir. Görünen o ki Osmanlı, Dersim’i dize getirecek modern silahlardan ve modern yasalardan yoksundu. Bu yüzden de bir tür özerk eyalet statüsünde varlığını sürdürmüştü Dersim.
Nihayet Türk egemen sınıflarının imdadına uygar Batı’nın yeni ürettiği “hukuk oyunları” yanında “çağdaş savaş uçakları” ve yeni yetişen “cumhuriyet kadını” ünvanlı pilotlar yetişmiştir. Bu yeni ve çağdaş güçler, emperyalizmin sevk ve idaresi altında Dersim’e seferler düzenlemiş ve on binlerce insanı imha etmiş, bazı verilere göre yüz bine yakın insan değişik biçimlerde hayatlarından ya da yurtlarından edilmiştir.
Yakın tarihe bakılırsa ulus devletin kontrolünde, Dersim için özel yapılmış yasalar, silahlar, kimyasal gazlar topyekün bir şekilde devreye konularak büyük bir savaş sürdürülmüştür. Uygar dünyanın vahşetini Dersim halkı durduramadığı gibi anlaşılıyor ki dünya halkları da durduramamış. Dolayısıyla bugün Ukrayna’da, Filistin’de, Kürdistan ve dünyanın pekçok yerinde uygarlık, halkları katletmeye, ezilenleri soykırımdan geçirmeye devam ediyor. Yani Dersim katliamı, dünyanın dört bir yanına yayılmış olarak halen yeni biçimlerle karşımızda duruyor. Başını ise emperyalizm ve onların desteklediği ve yönlendirdiği tekçi ulus devletler çekiyor…