Bir süredir planlıyorduk. Kısmet bugüneymiş. Güngören Pir Sultan Abdal Şubesi’nin düzenlediği organizasyona dahil olan dostlarla birlikte İstanbul-Dersim yolculuğunu başlattık. İki araç var. İkisi de dolu. 100’e yakın insanız. Söylendiğine göre Dersim seyahati dört-beş gün sürecek. Amaç muhteliftir. İnsanların ruh dünyası ise oldukça zengin görünüyor. Niyet okuyarak bazı amaçlar saptanabilir.
Dersim’i görmek, Munzur’dan su içmek, Düzgün Baba’ya dokunmak, Kutsal mekanların ruhuna temas etmek, Kürt’üyle komünistiyle devrimin tarihini anımsamak, Vartinik günlerine uzanmak, Yol boyunca Devrimin ve Dersim’in türkülerini söylemek, Şairlerden, ozanlardan şiirler okumak, Pirleri, dedeleri, dervişleri yadetmek, Dostlarla yürümek, Felsefe yapmak, Söyleşmek, Dinlenmek, Gezmek, Görmek…
Alman ekzistansiyalist/varoluşçu filozof K. Jasper’e göre felsefe, yolda olmaktır! Yol özgürlükçü felsefeler açısından son derece temel bir kavramdır. Bunlara göre hedef ikincildir. Önemli olan harekettir ve hep yolda olmaktır. Anarşizm de böyle söyler. Aslında bilim de sanat da öyledir. Yol deyince sanat tarihinden Baudalaire ve bizim tarihimizden Tevfik Fikret gibi şairler aklıma gelir. Fikret’in Yol şiirinden bir kesiti paylaşmak isterim.
İşte bir yol ki hep çakıl ve diken; Geçeceksin yarın bu yoldan sen…Geçeceksin, ayakların yorgun,Ellerin serha serha, bağrın hun,….
Sen yoruldukça yol uzar, artar;Çalı dişler, taş ağrıtır, yırtar; Çırpınır her dikende bir parçan…Yine sen, pür-emel, önünde uçanO esiri hayâli kapmak içinAtılır, yırtılır ve inlersin. …
Koşan elbet varır; düşen kalkar;Kara taştan su damla damla akar,Birikir, sonra bir gümüş göl olur; Arayan hakkı en sonunda bulur…
Pir Sultan’cıların Dersim yolculuğu, yol kavramını yeniden düşünmeyi gerektiriyor. Çünkü yol Kızılbaş/Alevi kültürü için de merkezi bir kavramdır. Alevilik, inanç ve din olduğu kadar; kültür ve felsefe olduğu kadar da yoldur. Hatta yol, bu özelliklerden önce gelir. Yol, yoldaşlığı ve yol kardeşliğini gerektirir. Kızılbaş toplumu için yol’a ve yoldaşa değer verenlerin birliğidir de diyebiliriz. Herkesin tezi, teorisi olur. Kızılbaşlar için tez ve teori yoldur. Yol cümleden uludur denir. Bu yol eşitlikçi dünyadan geliyor ve eşitlikçi ve özgür bir dünyaya doğru uzanıyor.
Dersim Aleviliği gibi bir kavram kullanmaya izin varsa bunun temellerini klan, kandaş toplumlarında aramak gerekiyor. Dersim’e komünal gelenekler sanırım oradan miras kalmıştır. Dersim, bu mirası muhafaza eden ender coğrafyalardan biridir. Adına medeniyet denilen kapitalizm ve faşist devlet güçleri 20. yüzyılda bu eşitlikçi gelenekleri büyük oranda çökertmiştir. Kızılbaşlar bin yıllardır Dersim’de de olduğu gibi “öz” arayışını, “öz”e dönme yürüyüşünü sürdürüyor. Bugünkü yolculuğu da özgürlük yürüyüşünün mütevazi bir türevi olarak düşünmek yanlış olmaz.
Doğu’nun komünal değerlerinin “ilkel ve gelişmemiş” olduğu iddiası oryantalizimin iddiasıdır. Hegel ve Marx’ın yönü de ne yazık ki Batı’ya dönüktü. Ne var ki özgürlüğün yüksek sesi Doğu’dan geldi: Rusya, Çin… İnsanlığın Doğu’ya özgü eşitlikçi, özgürlük arzusu hiç dinmedi. Bizimki de bu arzunun bir rönesansıdır (yeniden doğum) diyebiliriz. Lenin ve Mao gibi şahsiyetlerin de kurtuluşu, Marx ve Engels’in aksine Doğu dünyasında araması manidardır.
Bitireyim… Pir Sultan için de yol, her değerden önce gelir. Hakikati aramak için yola çıkmak gerekir. Yola varmak için yola çıkmak veya yolun yolcusu olmak gerekiyor. O halde? O halde sözü Pir Sultan Abdal’a bırakalım.
Halimizi hal eydedik Yol’umuzu yol eyledikHer çiçekten bal eyledik Arıya saydılar bizi.
Duyduğum, okuduğum algılarımdaki Dersim bunları yazdırdı. Bakalım gördüğüm Dersim neler yazdıracak?