Çağımızın merkezi sorunları arasında yer alan göçmenlik ve ırkçılık konusunu sanat ve edebiyat bağlamında ele almak üzere buluşuyoruz. Sanat ve Hayat dergisi ile Eğitim Sen Kadıköy Şube’nin birlikte organize ettiği program 15 Ocak 2022, saat 17.00’de yapılacak.
Göçün ve göçmenliğin tarihi, kapitalizmin tarihinden de öncelere dayanır. Üstelik pekçok biçimde gerçekleştiği de bir başka özelliğidir. Modern döneme geçilmeyle birlikte, buna kapitalizmin genişlemesi eşlik etmiştir. Bu genişleme içinde yeryüzünde göçmen olmayan insan neredeyse kalmamıştır. Yine de sınırlanarak söyleyecek olursak göç öncelikle emekçi sınıfları içine almaktadır.
Göçmenler gittikleri yerlerde ucuz emek gücü haline gelirken büyük değerler yaratırlar. Öte yandan kapitalizmin doğasına uygun olarak yerli işçi ücretleri üzerinde de -ne var ki- baskıya neden olurlar. Yeterli ve hızlı bir sendikal veya komünist örgütlenme olmayınca yerli-yabancı karşıtlığı ortaya çıkar ve ırkçılığın temelleri, objektif koşulları böylece atılmış olur. Bu koşulları ulus devletler, olgunlaştırmak ve harekete geçirmek için adeta seferberlik ilan eder.
Her ulusun bir burjuva, duruma göre burjuva-feodal devleti olduğunu düşünebiliriz. Sermayecilik şartlarında ortaya çıkan ulus devletlerin üç erke dayandığını saptamak zor olmuyor: Finassörler, kalemşörler ve silahşörler. Konumuz bu toplantıda esasen kalemşörler bağlamında açıklamasını bulacaktır. Kalemşörler, burjuva ulus devletin entelektüel ihtiyaçlarını karşılamak için vardır.
Her ulus devletin milli eğitimi, milli marşı, milli ordusu, milli tarihi, milli edebiyatı ve milli sanatı bulunur. Bu sanat ve edebiyatın, masum olduğunu kimse ileri süremez. Mesela adına Türk edebiyatı denilen eserler incelendiğinde ezilen inanç, cins, sınıf ve uluslara karşı nice ırkçı unsurların yer aldığını bulmak zor olmayacaktır.