Dün akşam (23 Ekim 2021) Felsefe, Sanat ve Şiir başlıklı bir tartışmanın içindeydik. Sanata, sanatçılara, bunların tarihine; ayrıca şiire, şiirin diline ve mantığına dair de çeşitli görüşler tartışıldı. Öncelikle felsefenin, sanatın ve şiirin yerini saptamaya çalışarak başladık konuşmaya. Dilin tasarruflu kurulması gerektiği düşüncesi, sanırım katılımcıların dikkatini çekmiştir. Bir başka soru da felsefenin ne işe yaradığı oldu. Bilgi ve felsefenin peşinde olmanın önemine değinilse de ben kendi adıma daha çok bilgiye ve felsefeye temel teşkil eden dünyanın ve toplumun değiştirilmesi gerektiği görüşünü savundum.
Felsefe, Sanat ve Şiir başlıklı toplantının iki konuşmacısı vardı. Diğer konuşmacı ise eğitimci-şair Mustafa Turan idi. Turan da matematikçi olmasının da etkisiyle şiirin ve şiir tarihinin sınırlarını dikey ve yatay planda hem genişletmiş hem de derinleştirmiş oldu. Eskiçağ şiirlerini kendi içinde, modern şiir örneklerini kendi arasında karşılaştırmalı bir sunum yaptı. Garip ve İkinci Yeni örneklerinde, örneğin Oktay Rıfat ve Edip Cansever söz konusu olduğunda izleyicinin de müdahil olduğu ve tartışmaların yaşandığı gözlendi. Turan’ın konuşmasına ilişkin birazdan kısa bir değinide daha bulunacağım.
Bilim, Politika, Felsefe, Sanat
Programa düşün disiplinlerini betimleyerek devam edildi. Bana göre felsefe kavramlarla, nesnel planda ve akıl ile yapılır; sanat simge ve duyguyla, sezgiyle, hayal gücüyle, figürlerle, öznel ve nesnel çerçevede gerçekleşir. Bütünsellik ilkesi çok belirgindir sanatta. Bilim nesnel çerçevede alet, ölçme ve formüllerle yapılıyor. Politika ise birey toplum ilişkisini ele alır ve yeni bir dünya önerisini açıktan yaparken organizasyona gönderme yapar. Yani topluma doğrudan dokunmayı, bozmayı ve yapmayı (pratik) temel alarak anlayan ve müdahale eden bir uğraştır. Kısacası her disiplinin kendine özgü konusu, yöntemi, amacı, mantığı ve dile getirme (dil) biçimi var.
Sunumda disiplinlerin temel kavramlarına da girildi. Şöyle ki, felsefenin (epistemoloji) temel kavramları doğru-yanlış iken sanatta güzel çirkin araştırması yapılır. İlki doğrunun izini sürerken ikincisi güzelin izini sürmektedir. Sanatın etik-estetik incelik kazandırma işlevi belirleyicidir. Bilimde de doğru yanlış söz konusu olduğu halde politikada ideolojik boyut baskın hale gelir. Bilim ve politika maddi/fiziksel gereksinimlere gönderme yaparken felsefe, sanat ve konumuz olan şiir entelektüel/psikolojik ihtiyaçlara gönderme yapar. Yaratıcılık bakımından bilim, sanat, felsefe ve politika benzer özellikte olsalar da asıl yaratıcılık sanatçıda içkindir. Schelling sanatçı ile Tanrı’yı benzer yapıda görmektedir. Biz ise tanrısallığı bütün disiplinlere yayabiliriz. Dil meselesi sunum sırasında tartışmalara da neden oldu.
Felsefenin, Sanatın ve Şiirin
Doğası, Mantığı ve Dili
Dile vurgu yapılan kısımda, konu başlığımız olan kavramların analizi önemli olmuştur. Çünkü benim açımdan felsefenin, sanatın ve şiirin düşünce sistemi içindeki yeri birbirinden değişiktir. Her üçünde de temel madde/araç dildir. Dili tasarruflu ve özenli kullanmak üçü için de geçerli olmakla birlikte en çok şiir için geçerlidir. Şiir ise esasen imge ve onlardan oluşan simgelerle yazılır. Şiirin günlük dilden temelde farkı yoktur. Öte yandan şairin dili estetize etmesi beklenir/gerekir. Felsefede ne söylendiğine bakılır ama sanatta nasıl söylendiği daha büyük önem kazanır. Dili tasarruflu kullanmak gerekir, bu ilke en çok sanat ve bilhassa da şiir için gereklidir.
Mustafa Turan’ın şiir bahsini oldukça derinleştiren belirlemelerini de anmadan olmaz. Ona göre bir metin olarak güçlü bir şiirde olması gereken bazı unsurlar söz konusudur. Konuşmacı bu unsurları kendi açısından şöyle sıralıyor: Akıcılık, zamansal olma, uzamsal olma, mantıksal olma, biçem, özgünlük, dilsel yapı, fikri tutarlılık, karmaşık kurgu. Turan’a göre bunlar tartışmalı kriterler olsa da kendisi açısından ‘güzel ve güçlü bir şiir nedir?’ sorusuna verilecek yanıt için gerekli olan ölçülerdir. Ona göre sanatta ve şiirde sübjektivite ilkesi belirleyicidir.
Çehov: Sahnede Silah Varsa Patlamalıdır!
Konuşmada şiir-dil bağlantısına dair örnekler de eksik olmadı. Mesela Yunus Emre’nin Mevlana ile ilgisine dair bir söylenti vardır. Mevlana onca uzun şiirini (Mesnevi) Yunus’a gösterir. Yunus “bu kadar söze ne gerek vardı, ‘ete kemiğe büründüm/Yunus diye göründüm’ diyeydin yeteri olurdu” demiş. Çehov da sözcüklerin işlevine ve ekonomisine vurgu yapar: ‘sahnede silah varsa patlamalıdır’ der. Sanat ve tiyatronun silah metaforuyla ilişkilendirilmesi de öğretici olsa gerek. Şiir anadilinde yazıldığı için her dilde yazılan bir etkinliktir. Türkçe, Kürtçe şiir yazmak için yeterli dillerdir. “Gelişkin dil teorisi” geçersizdir. Çünkü şiir dilde kurulsa da şiiri yazan insan-öznesidir.
İktidar ve Sanat
Toplantıda iktidar ve Sanat temalı kısım da ilgi gördü. Sanatın da felsefe gibi düzen yanlısı değil düzen karşıtı olduğu, olması gerektiği savunuldu. Oysa tersi de olabiliyor. Bu durum en eski tarihlerden beri böyledir; sanat ve düşün ürünleri sınıf olgusundan ayrı değildir. Tipik örnek ise Platon’dur. Platon, sanata, şiire ve müziğe karşıdır. Daha doğrusu bunları kontrol etmek istemektedir. Kurulmasını düşündüğü devlette sanatı koşullayacağını açıkça söyler. Homeros’a tepkilidir. Güncel ve ülkemizden yalnızca bir örnekle yetinelim: Nazım Hikmet’in entelektüel serüveni.
Kapitalizm koşullarında sermayenin sanatı yönlendirmek istemesi ise biricik arzusudur. Bu noktada tartışma düşünsel etkinliklerle sınıf ve sınıf mücadelesine yöneldiği için konumuz olan disiplinlerin de birer araç olduğuna işaret edildi. Çünkü insan can sıkıntısından değil maddi ve kültürel ihtiyaçlardan dolayı düşün, bilim ve sanat faaliyetine girmiştir. Bu açıdan sunumda sanatın ekonomik, sosyal ilişkilerin bir yansıması olduğu vurgulandı. Netice de sanatın, Platon ve Aristoteles’ten beri bir mimesis olduğu ileri sürülmektedir. Marx ve Marksizm de aslen bu yolu izlemiştir.
Sanat ve Düşünce
Şiir ve Müzik
Sanatın dille ilişkisi bizi dil-düşünce ilişkisine de sürükler. Çünkü dil denildiğinde aynı zamanda düşünce de akla gelir. Her sanat eseri bir fikir, politik ve etik içerik taşır ama bir düşünceden veya siyasi görüşten sanat yapılmaz, şiir yazılmaz. Anton Çehov Martı adlı eserinde bu görüşü savunur. Sanatın veya şiirin bütünlüklü (yekpare) bir tarzda ortaya çıkması gerekir. Sanat eserlerinin etik bir boyutu olduğu gibi bilimsel, politik ve felsefi yönleri de söz konusudur.
Programda Şiir ve Müzik de önemli bir başlık olarak yer aldı ve ilgi de gördü. İkisi arasında bir diyalektik olduğu açık. Dahası var. Çünkü Voltaire, bütün sanatların kardeş olduğunu söyler. Bana kalırsa şiir yazanlar müziğe, müzik yapanlar şiire yatkın olur. Söz yazarları müzikten anlamadan yazamazlar. Besteciler de aynı şekilde, şiiri iyi bilmeden güzel besteler yapmak zordur. Mesela ozanları düşünelim. Büyük çoğunlukla hem şair hem müzisyendirler. Bir başka kaynağa göre şiir ve müziğin kökeni aynıdır. Şiirde vezin ve kafiye olur; müzikte vezinin yerini ritm, kafiyenin yerini armoni alır.Yahya Kemal: Müzik şiirin hemşerisidir.
Şiir ve müzik ilişkisini Ataç da sorunsallaştırmıştır. Nurullah Ataç’a göre Ahmet Haşim’in şiirleri zayıftı, çünkü onun müzik bilinci yeterince yetkin değildi. Nazım Hikmet’in Beethoven hayranlığını da anmak gerekir. Nazım Hikmet’e bakılırsa Beethoven’ın senfonilerinde Fransız Devrimi’ni görüyoruz. Bu yaklaşımlardan hareketle şu yargıya varılabilir: Şiir, sözcüklerle yapılan müzik iken müzik, seslerle, notalarla yazılan şiirdir.
Proletarya, Birecht ve Sanat
Çağların değişmesi felsefeyi, sanatı ve şiiri de değiştirir hatta ortadan kaldırır, türünden bir yaklaşıma kadar götürülen konuşmalarda tartışma, proletarya sanatına, emekçilerin sanattaki rolüne dek genişledi. Bertold Brecht gibi devrimci sanatçıların şiire, sanata, felsefeye ve tiyatroya yaptığı katkılar söz konusu edildi. Epik tiyatronun, geleneksel veya dramatik tiyatrodan yaptığı kopuşa vurgu yapılırken vezinli şiirden serbest şiire geçiş yapan Shakespeare’in de adı anıldı. Konu sanat, şiir ve müzik yönünde ilerleyince finali de sazlı sözlü bir havada yapma ihtiyacı duyuldu. Vedat Cengiz’in güzel ezgilerine Mesut Çiftçi de gitarıyla eşlik ederken görüntülendi.