İSLAM DÜNYASI VE FİLOZOFLAR
El Kindi dediğimiz zaman kimi anlayışlara göre İslam filozofu olarak tanınan, dinin sınırlarını aşamayan bir teoloji filozofunu anlıyoruz. Kimileri onu 9. yüzyılda yaşamış, bir Platon ve Aristoteles taklitçisi olarak görüyor. Bunların doğruluk payı var elbette. Yine de onu Doğu Ortaçağ Felsefesi’nin özgün filozofları arasında görmek en isabetlisi olacaktır. Bu hafta Yol TV ekranlarında El Kindi’yi özgün görüşleri açısından ele aldık. Akla vurgu yapan El Kindi’ye göre bilgi deyince basitten karmaşığa, bilinenden bilinmeyene doğru yol almak gerekir.
Filozofun Merceği adlı programda konuyu ele alırken filozofun yetiştiği ortamdan, zamandan ve dolayısıyla Abbasi uygarlığından da söz etmek durumunda kaldık. Şunun da altı çizildi ki onu Batılılar Alkindus olarak tanımışlardır. Bilim sınıflaması yapması ve bilginin kaynaklarına ilişkin yaptığı açıklamalar dikkat çekicidir. Arap egemen sınıflarının sözcüğünü yapması da manidardır. Kendisinin bizatihi varlıklı bir aileden olduğu biliniyor. Küfe doğumlu olan filozofun ismi de doğduğu yer olan Kindi’den gelmektedir.
El Kindi, adına İslam coğrafyası denilen bölgede yetişmiş, beş büyük filozoftan birisidir. Programda da ifade edildiği gibi diğerleri Farabi, İbni Sina, Gazzali ve İbni Rüşd’tür. Bunlar, felsefe tarihinde akla önem verdikleri için “mütezile”, Aristoteles tarzını dikkate aldıkları için de “meşşai” geleneği olarak bilinirler. Bunlar içinde felsefeyi din ve İslam düzeyine indirgeyen bir tek filozof vardır. O da Gazzali’dir. Onu da “akli felsefe”ye karşı yazdığı” Felasife Tehafütül” adlı eseriyle tanıyoruz. Yani felsefeye reddiye veya felsefenin tutarsızlığı ya da gereksizliği gibi anlayabiliriz.
El Kindi, müzik de dahil olmak üzere pek çok entelektüel disiplinle ilgilenmiş birisi olarak filozof tipine uygun bir yönelim içinde olmuştur. Onu anlamak için Abbasi uygarlığını anımsamak gerekiyor. Arabistan merkezli olup bütün Ortadoğu’ya yayılan Kuzey Afrika’da fetih ve işgaller yapan bir güçten söz ediyoruz. İspanya’ya kadar uzanan seferler oluyor. Böylesi sefer ve işgaller yalnızca askeri, silahlı güçlerle olmaz. Bilim, teknoloji ve felsefe de gerekir. El Kindi işte bu yayılmacı sürecin felsefesini yapmıştır. Dinsel kaynaklı olduğu ileri sürülen bu işgallerin dinsel epistemolojisi yapılmıştır. El Kindi’nin bilgide “vahiy”e de yer vermesi bu nedenledir.
El Kindi, felsefe etkinliğini bilme, bilme deyince de Tanrı’yı bulma ve kanıtlama gibi bir eğilim içindedir. Aslında bu eğilim Platon’dan Augustinus’a, Aristoteles’den Descartes ve Hegel’e dek bütün büyük filozoflarda var olan bir eğilimdir. El Kindi, bu konularda Grek düşünme biçimini izleyen bir tavır geliştirmiştir. Ona göre bilimler üç dala ayrılır. Teorik bilimler, pratik bilgiler ve araç bilimleri. Filozof, bunları da üçe ayırmaktadır. Teorik derken filiz, psikoloji ve metafiziği kastediyor. Pratik bilimler olarak ahlak ve siyaset türünden disiplinleri anlıyor. Mantık ve matematiği ise araç bilimleri olarak görüyor.
Bilginin kaynaklarını incelerken de dinci bir pozisyonda durmaz Alkindus. Gerçi bilginin kaynakları arasında vahiy de vardır ama bilgi bundan ibaret değildir. El Kindi’ye sorulacak olursa nakli olarak bilme ve akli olarak bilme vardır. Nakli bilme derken fıkıh, kelam, hadis kastediliyor. Filozofa göre somut yaşam bilgilerinin kaynağı öncelikle duyumlara dayanır. Mesela tikeller öyle bilinir. Tümeller ise akıl ile bilinirler. Bunların yetersiz olduğu noktada sezgiler de kaynak olarak işlev görür. Bunların bilmediği ise vahiy ile bilinir. Bu bilgi insanın içene doğar. Onun için emek, çaba gerekmiyor.
Bileşikler, elementler üzerine de düşünmüş olan Alkindus, zaman mekan gibi kavramlara da açıklama getirmiştir. Ona göre zaman, cisimlerin meydana gelmesinde geçen süredir. Zaman, mekan ve hareket arasında diyalektik bir bağ vardır. Matematiğin ve müziğin bilmedeki rolünü önemsemiş olan Alkindüs, Bağdat’taki Beytül Hikme Okulu’nun başına getirilmiştir. Abbasi halifelerinden Memun ve Mutasım tarafından kurulup geliştirilen okul, Bağdat’ın kültür başkenti olmasını sağlamıştır. 1830’larda kurulan okul, bilim ve felsefe dünyasına önderlik etmiştir. Sonraki filozoflar kuşağına da entelektüel kaynak sunmuştur.
Programda da belirttiğimiz gibi gerek El Kindi gerekse Doğu Ortaçağ Felsefesi, dinci ve İslamcı özelliğine rağmen dine ve İslam’a indirgenemez. Batı felsefesinin takliti olduğu tezi de gerçekleri yansıtmıyor. Batı’dan etkilenmiş olsa bile kendine has özellikler taşır. Çünkü tarihsel materyalizm açısından düşünüldüğünde her fikir esasen kendi toprağında doğar ve gelişir. Fikirler açısından farklı coğrafyalar ikincil olarak rol oynar. El Kindi gibi filozoflara bakarken Marx’ın Hegel’e baktığı gibi bakmakta yarar var. Bu türden filozoflardaki, dinci, mistik, idealist kabukları atıp taşıdıkları içeriğin izini sürmek yanlış olmayacaktır.