“Alevilerin ibadet dili Türkçedir” sözleriyle başlayan bir tartışma var. Dilin, filozofça ele alınması ilginç olabilir. Biz de sürece kenarından eklemlenebiliriz. Nitekim “dil felsefesi” adıyla bir de felsefe disiplini var. Dili, analiz etmek, işlevini açıklamak zordur. Einstein’a, cinsel organını sormuşlar dilini göstermiş. Çok mecazi bir yanıt! Dilim, başıma giydirir kilim demişler. Tatlı dil yılanı deliğinden çıkarır derler. Mevzu uzun.
Hangi ifadenin, hangi dilin nerede, nasıl kullanılması gerektiği son derece önemlidir. Alevilerin ibadet diline benzeterek ben de felsefenin ibadet dilini sorgulamak istiyorum. Aslında popüler konuları ve aktüel gündemi izleme eğilimim yoktur. Alevilerin ibadet dili dahil olmak üzere Alevilere dönük bir öteleme tavrı olduğu için ilgisiz kalmak da istemedim. Dil, ibadet ve Aleviler gündem olunca biraz da mecbur kalıyoruz. Realiteden kopuk, ideolojik nedenlerle ezilen kültürler içinde kriz yaratılır adeta. Kanaatimce bilgisizlik, dil bilincinden yoksunluk buna neden oluyor. Felsefi-ideolojik bilinç bunun üzerinden gelebilir mi, bilmiyorum. Faydası olacağını düşünerek bu perşembe günü Yol TV’de dil ve ibadet meselesini ele alacağız. Bekleriz.
Felsefenin ibadet dili derken bazı çevreler “Felsefe ile ibadet terimi yanyana gelir mi? diyerek itiraz edecektir. Çünkü felsefe derken din karşıtlığı anlaşılıyor. Filozof derken de peygamber karşıtlığı akla geliyor. Bence “bunlar bir araya gelmez” derken “hangi felsefe, hangi filozof?” diye sormak gerekiyor. Birçok filozofun idealist, metafizik, teolojik felsefeler kurduğu biliniyor. Misal, “Şeyh” denilen Bedreddin’i, seküler denilen nice filozofa tercih ederim.
Felsefenin ibadet dili denilirken daha önemli bir tema ise felsefenin yapılan bir etkinlik, düşünmeden çok pratik bir faaliyet olduğunu ileri sürmemdir. Felsefe yapmak ile ibadet etmek arasında benzerlik olduğunu söylüyorum. Birçok çevrenin felsefi etkinlik neticesinde, adeta dinsel bir ruh haline girdiği, büyük bir huşu içinde evine döndüğünü, vurup kafayı vicdan içinde uyuduğunu saptamak zor değildir. Elbette bir tek tarihsel materyalizm bağlamında yapılan “felsefi ibadet”i ayırmamız gerekiyor.
Gelelim felsefenin ibadet – yapılma- diline. Nasıl ki Alevilerin her dilde ibadet yapması mümkünse felsefe de her dilde yapılabilir. Yeter ki felsefe yapacak yetenek ve güçte özneler olsun. Aleviler hangi dilde düşünüyor, konuşuyor, yaşıyorsa ibadeti de o dilde yaparlar. Felsefe de böyledir. Filozoflar, hangi dilde düşünüyor ve yaşıyorsa felsefe de aynı dilde yapılır. Bunlar etnisiteden muaftır. Alevi ibadetinde olduğu gibi felsefe yapmada da dil milliyetçiliği ve “dil emperyalizmi” geçersizdir.
Düşünce tarihinde, felsefenin Grekçe ve Latince dilinde yapıldığını, böyle de devam etmesi gerektiğini savunanlar olmuştur. Descartes, Leibniz ve Spinoza gibi filozoflar, eserlerini Latince yazmak istemişlerdir. Leibniz’in, yerel dileri küçümsediği, Almanca için “çingene dili” ifadesini kullandığı söylenir. Ne var ki kendisinden yüzyıl bile geçmeden Almanca çok etkili bir felsefe dili olmuştur. Bu da gösteriyor ki, felsefeyi yapan dil değildir! İbadeti de, felsefeyi de yapan insandır, ilgili öznelerdir. Dolayısıyla dilin yüceltilmesi lüzumsuzdur. Eğer önemsenecek biri varsa o da insandır, toplumdur.
Felsefenin ibadet dili Grekçe ve Latince olmadığı gibi Batı dilleri de değildir. Bir çok oryantalist filozofa veya felsefe tarihçisine göre felsefe İngilizce, Almanca, Fransızca ile yapılır! Aynı hatalı yaklaşım burada da kendini gösteriyor. Dil egemenliği ile emperyalizm arasında ilişki olduğunu bu noktada da anımsatmak isterim. Buna mukabil bazı oksidentalist yaklaşımlara göre felsefe yapmak için en elverişli dil Arapça veya Farsçadır! Böylesi yaklaşımlar da gerçekleri yansıtmıyor. Bu yaklaşımlar, vurgulamak isterim ki felsefeyi, dillerin değil insanın yaptığı gerçeğinin üzerini kapatıyor.
Kısacası ibadeti ve felsefeyi yapan insandır. İnsan toplumsal ilişkilerin bir ürünü olarak çeşitli dilleri kullanıyor. Bu dillerin tümünde ibadet ve felsefe yapılabilir. İletişim kurmak için yeterli olan her dilde (ilkel olsa bile) ibadet de yapılır, felsefe de. Yeter ki aktif, duyarlı özneler söz konusu olabilsin. Yani “felsefenin dili şudur / budur” yargısı yanlış ve hatalı bir yargıdır. Yalnız Latince, Almanca, İngilizce, Arapça, Rusça vs değil, Türkçe ve Kürtçe gibi dillerle de, daha farklı halkların dilleriyle de “felsefi ibadet” yapılabilir. Büyük, klasik felsefeler kurulabilir.