site logo
  • ANASAYFA
  • FELSEFE
  • POLİTİKA
  • SANAT
  • HAKKINDA
  • KİTAPLAR
  • KONUK
  • ETKİNLİK
Ekim 3, 2025  |  By Mehmet Akkaya In Felsefe, Politika, Sanat

Devrimci Tutsaklarla Dayanışma

aaaa

Önceki gün Avrupa Demokratik Haklar Konfederasyonu’nun düzenlediği bir etkinlikteydik. 100 civarında bir katılımla Stuttgart’ın ormanlarında bir araya geldik. Piknik atmosferinin egemen olduğu koşullarda gerçekleşen buluşmanın teması “Devrimci tutsaklarla dayanışma” idi. Toplantıda, benim de hapishane ve tutsaklık bahsine felsefeden bakan bir sunumum oldu. Merak edenler için sunumdan bir kaç temayı burada da paylaşmak istiyorum.

Hapishane, kriminal bir konu ve sorun değil aktüel, tarihsel ve evrensel bir sorundur. Burjuvazi ve egemen sınıflar, böylesi evrensel boyutu olan bir sorunu sürekli marjinal özellikleriyle göstermek istiyor. Tutsaklık ve hapishane meselesi, sınıfların varlığı ve mülkiyet sistemi ile doğrudan ilgilidir. Bu noktadan bakıldığında yalnızca politik tutsakların veya devrimci tutsakların değil bütün toplumun ve insanlığın merkezi bir sorunu olarak vardır.

Suç, Toplum ve Bilim

Hapishaneler, yalnızca yüksek güvenlikli binalardan ibaret de değildir. Adliyeler, karakollar, hukuk kurumları, hukuk fakülteleri, ideolojik eğitim kurumları da bunun bir uzantısı ve bileşenidir. Hukuk kurumlarını, duruşma salonlarını, savcı ve savunmayı, aynı zamanda bilimi, politikayı, felsefeyi ve sanatı da etkiler, onlara yön verir. Örneğin hukuk, hapishane ve sanat konusu üzerinde düşünmek ilginç olabilir. Gerçekçi sanat, mahkeme tutanaklarından ve duruşma salonlarından elde edilmiştir, denilir. Marx’ın da işaret ettiği gibi pekçok fizik bilimleri ve sosyal bilimler “suç” sayesinde gelişmiştir. Paranın sahte olduğunu tespit edecek cihazların icadı, bilimi mobilize eder.

Marx ve Marksizme göre idam cezası, suçu önlemez. Hapis yatırma cezası da suçu önlemiyor. Bunlar bin yıllardır test edilmektedir. Dolayısıyla ceza teorisi açısından ölen, kırılan, dökülen değil yaşayan insan temel alınmalıdır. Ölen ölmüştür, geri getirilemez ama yaşayan yaşama dönebilir. Tutsaklara, politik olsun olmasın buradan bakılmalıdır. Kaldı ki politik olmayan hiç bir şahıs, sınıf, çevre, kurum bulunmuyor.

Suç ve Ceza Teorileri

Suç ve ceza teorileri, sınıfsal bir öz taşırlar. Bu yüzden de sınıflı toplumlarda ve şartlarda hiç bir teori tarafsız değildir. Buna göre hukuk devleti, hukukun üstünlüğü gibi klişeler, kitleleri manipüle etmek için icat edilmiştir. Öncekiler gibi “Kuyu tipi” denilen yeni hapishaneler de hukuk devleti denilen toplumlarda inşa edilmektedir. Kavramlar elbette ki, ideolojiktir. Suç ve ceza da öyle. Kapitalizm koşullarında proletaryanın politik hareket tarzına suç deniliyor. Yani proletarya için meşru olan burjuvazi için gayrimeşru oluyor. Öte yandan burjuvazi için meşru olan da proletarya için gayrimeşrudur.

Öte yandan bir soru: Politik tavır neden suç olsun ki? Suç ise “politik suç”, hakları ve özgürlükleri geliştiren bir suçtur! Bu suç meşrudur! Bu yüzden de pekçok politik mahkum asla af dilememiş, pişman olmamıştır. Pir Sultan’ın direnişini örnek vermekle yetiniyorum. Marksist teori açısından nihayetinde suçu, birey değil sınıflı toplumun kendisi üretir. Birey yalnızca suçu işler. Suçlu, birey değil toplumdur. O halde ıslah edilmesi, eğitilmesi gereken sınıflı toplumun kendisidir.

Burjuva Suç Teorisi

Sunumda “burjuva suç teorileri”ne de değindik. Hegel, suçu hakkın ihlali, yadsınması ve inkarı olarak görüyor ve cezayı da suçun inkarı, yadsınmanın yadsınması olarak düşünüyor. Bilindiği gibi yadsımanın yadsınması, diyalektiğin temel ilkesidir. Hegel’in bu burjuva ilkesini, Marx proleter bir ilkeye dönüştürür ve mülksüzleştirenler mülksüzleştirilir, der. “Düşmanla savaş hukuku” da Hegel’in katı devlet anlayışının gücüne paralellik arz eder. Bu düşüncelerin başını çeken de yine birer Alman hukuk filozofları olan Gunter Jacobs ve Karl Scmihtt’tir. Burjuva hukukunun da hapishanelerin de mimarı, Avrupa’dır. Güya Avrupa özgürlükler toplumudur.

Avrupa’nın marifetini anlamak için Büyük Kapatma ve Foucault bahsine de girildi. Bentham’ın, 1785’te çizdiği panoptikon hapishane inşa modeli son derece kritiktir. Foucault, 1656’da Paris’te kurulan Genaral Hospital’dan ve Bentham’ın panoptikon binasından günümüz hapishanelerine gelindiğini ileri sürüyor. Suçlu olmayan suçlu sayıldı, deli olmayana deli denildi. Alışık kültüre uymayana anormal denildi. Eşcinseller aşağılandı. Bunlar hukukla yasa altına alındı. Şimdi her taraf mobesa. Panoptikon yalnız mahkumlar için değil tüm toplum için…

Hapishaneler ve Kavramlar

Hukuk, hapishane ve tutsaklık konusu kavramsal açıdan da önem arz eder. “Genel af”, “tutsaklarla özgürlük”, içerde dolarda hücreleri parçala”. “yargısız infazlara hayır” türünden taleplerin, çözüm olup olmadığı tartışma kaldırır. Bununla birlikte tutsakların sesi olmak, onlarla sürekli diyalog içinde olmak, maddi ve manevi olarak dayanışma içinde bulunmak gerektiği açıktır. Yine de hapishane kurumunu ve tutsaklık sorununu ortadan kaldıracak olanın komünist karakterli bir devrimin olacağı açıktır.

Suçluyu yaşama döndürmek ifadesi sorunludur. Hangi yaşama. Burjuva, feodal yaşamamı. Burada devrimci, demokratik bir yaşam önerilmelidir. Tutsakların yaşama kazanılması, onları böylesi bir pozisyona iten dünyanın değiştirilmesi anlamına gelir. Yalnızca politik mahkumların yaşaması değil adli mahkumların da yaşama kazanılması önemlidir. Nitekim adli denilen mahkumlar da siyasidir. Politik mahkumların değişik bir formudur.

Hapishaneler, komünistler için okul oluyor. Burjuvazi için de okuldur. Orada mahkumları kendi resmi ideolojisine göre eğitmek istiyor. Bu yüzden, bir okul bir çok hapishane kapatır denilmesi normaldir. Okulun işlevini de pek güzel açıklamaktadır. Kapitalizm koşullarında, dışarısı da acık hapishanedir.

Tutsaklık, Haklar ve Özgürlükler

Hegel’e göre ceza, suçun bedelidir ve meşrudur. Oysa bedel olduğu doğrudur ama meşru değildir. Çünkü bu bedel, kullandığımız hak ve özgürlüklerin bedelidir. Bedelini ödemediğimiz hiç bir hak ve özgürlüğü kullanmadığımızı bilmeliyiz. Bu gerçeği, tutsaklarla dayanışma kampanyalarında kitlelere götürmek lazım gelir. Kitleler geri bilinç nedeniyle, pekçok kişi ve çevre gibi bedel ödememiş olabilir. Tutsaklık, ödenen bedelin tek tarzı değildir. Sürgünlük, göçmenlik, siyasi yasaklılık, ve devlet baskısına maruz kalmak….

Tutsaklık: Canlı, Yerel ve Evrensel Bir Sorun

Tutsaklık ve hapishane sorunu aktüel, canlı, acil ve ulusal bir sorundur. Kriminal bir mesele değildir. Acil ve ulusal olduğu kadar aktüel ve evrensel bir sorundur. Komünistleri tutsak edip zindanlara doldurmak, esasta emekçi sınıflara ve dünya proletaryasına güçlü bir mesajdır, onlara tehdit ve gözdağı vermektir. Yoksul köylüleri, kadınları, gençleri, ezilen insanları baskılamak içindir. Komünistleri tutsak etmek, aynı zamanda sanatçılara, aydınlara, bilim adamlarına, filozoflara da korku mesajları vermektir. Dolayısıyla tutsaklık ve hapishane sorunu yerel ve yalnızca bir grup devrimci ya da adli insan sorunu değildir. Evrensel insan hakları sorunudur. Bu yüzden, tutsaklarla dayanışma deyince insan olan herkesin, soruna sahip çıkması, onun bir parçası gibi hareket etmesi gerekir.

Previous Story2025 Avrupa Programları Netleşti
Next StoryEmperyalizm ve Dünya Barışının Koşulları

Son Yazılar

  • Ercan Kanar’ın Hukuk Felsefesi
  • Herkes Felsefe Öğrenebilir mi?
  • Hukuk Felsefesi ve Eşitlik
  • Aleviler ve Eşitlikçi Kaynaklar
  • Emperyalizm ve Dünya Barışının Koşulları

Arşivler

  • Ekim 2025
  • Eylül 2025
  • Ağustos 2025
  • Temmuz 2025
  • Haziran 2025
  • Mayıs 2025
  • Nisan 2025
  • Mart 2025
  • Şubat 2025
  • Ocak 2025
  • Aralık 2024
  • Kasım 2024
  • Ekim 2024
  • Ağustos 2024
  • Temmuz 2024
  • Haziran 2024
  • Mayıs 2024
  • Nisan 2024
  • Mart 2024
  • Şubat 2024
  • Ocak 2024
  • Aralık 2023
  • Kasım 2023
  • Ekim 2023
  • Eylül 2023
  • Ağustos 2023
  • Temmuz 2023
  • Haziran 2023
  • Mayıs 2023
  • Nisan 2023
  • Mart 2023
  • Şubat 2023
  • Ocak 2023
  • Aralık 2022
  • Kasım 2022
  • Ekim 2022
  • Eylül 2022
  • Ağustos 2022
  • Temmuz 2022
  • Haziran 2022
  • Mayıs 2022
  • Nisan 2022
  • Mart 2022
  • Şubat 2022
  • Ocak 2022
  • Aralık 2021
  • Kasım 2021
  • Ekim 2021
  • Eylül 2021
  • Ağustos 2021
  • Temmuz 2021
  • Haziran 2021
  • Mayıs 2021
  • Nisan 2021
  • Mart 2021
  • Şubat 2021
  • Ocak 2021
  • Aralık 2020
  • Kasım 2020
  • Ekim 2020
  • Eylül 2020
  • Temmuz 2020
  • Haziran 2020
  • Mayıs 2020
  • Nisan 2020
  • Mart 2020
  • Şubat 2020
  • Ocak 2020
  • Aralık 2019
  • Kasım 2019
  • Ekim 2019

Kategoriler

  • Etkinlik
  • Felsefe
  • Genel
  • Hakkında
  • Kitaplar
  • Konuk Yazar
  • Politika
  • Sanat
  • slider
  • Uncategorized

Sayfalar

  • #14 (başlık yok)
  • Biyografi
  • İletişim
  • Sample Page

Sayfalar

  • #14 (başlık yok)
  • Biyografi
  • İletişim
  • Sample Page

Son Yazılar

  • Ercan Kanar’ın Hukuk Felsefesi
  • Herkes Felsefe Öğrenebilir mi?
  • Hukuk Felsefesi ve Eşitlik
  • Aleviler ve Eşitlikçi Kaynaklar
  • Emperyalizm ve Dünya Barışının Koşulları

Kategoriler

  • Etkinlik
  • Felsefe
  • Genel
  • Hakkında
  • Kitaplar
  • Konuk Yazar
  • Politika
  • Sanat
  • slider
  • Uncategorized

İletişim

e-posta – akkaya44@hotmail.com Telefon - 0544694 5456
Bu site 2019 Tarihinde Mehmet Akkaya Tarafından Yapılmıştır