Dersim için “dört dağ içinde” denilir. Anadolu kentlerinin pek çoğu böyledir. Elazığ da “dört dağ içindeki” kentlerden biri. Harput’a çıkıp kente baktığınızda tüm kenti izlersiniz. Ovada kurulmuş yeni bir yerleşim yeridir Elazığ. Yeni diyorum. Çünkü eskisi, Harput’tur. Yeni yerleşim alanı Harput’un dibine, ovaya kurulmuş yani. Buraya Mamuretül denildiğini yazıyor tarih kitapları. Harput ise şimdi tarihsel ve turistik kent görünümüne sahiptir.
Malatya garajından Elazığ’a doğru yola çıkınca dostlarınız size Kömürhan’da kavurma yemenizi önerebilirler. İştahınız kabarır elbette ama mekan değiştiği, yollar, köprüler yapıldığı için eliniz boş dönersiniz. Seyehati seviyorsanız manzara güzeldir. Dağlar arasından, geçitlerden, tünellerden, köprülerden geçerken güzel bir romantizm yaşarsınız. Levhalar size diğer Kürdistan şehirlerini hatırlatır. Sosyal, psikolojik dünyanız genişler. Konuşulan dil, araçlarda çalınan müzikler, özgün davranış tarzları, kendini belli eder.
Yolculuk boyu romantikseniz, Eugene Delacroix’nın dediği gibi dağlar, yamaçlar, vadiler daha da güzelleşir. Yol kontrolleri, trafik polisleri, askerler, kimlik sorgulama dikkat çekecek denli göze batar. Yine de rutin bir uygulama olduğu için korkuya, telaşa lüzum yoktur. Uygarlık, sömürü ve zulmün olduğu her yerdeki “modern” uygulamalar burada da vardır. Dozu biraz fazladır sadece. Bu zulüm uygarlığına karşı yolculuk boyu güzel bir dünya kurma hayali kurabilirsiniz.
Elazığ, hem coğrafya olarak hem de isim olarak Malatya’yı andırıyor. Adı sorun olan kentlerden birisi. 1935’te çıkartılan bir yasa ile Dersim, Tunceli olurken Elaziz’e de küçük bir müdahale oluyor ve kentin adı Elazığ yapılıyor. Öncesi de var. Abdüllaziz zamanında adı değişiyor kentin. Önce Mamüret-ül Aziz oluyor. Halk kısaltma yaparak Elaziz terimini kullanıyor. İsim yaygınlık kazanıyor zamanla. Misal, babam kesinlikle Elazığ demezdi. Halen yaşlılar eski telaffuzla söyler şehrin adını. Mekanların adlarını değiştirmenin, dünyada da benzer örnekleri vardır. Sosyal ve iktisadi gibi görünen bu değişiklikler muhakkak ki politiktir. Dolayısıyla Elazığ’ın da her kent gibi siyasi yönü, tarihi vardır.
Merak edildiyse söyleyeyim. Cafer Demirtaş ve Fethiye Demirtaş’ın davetlisi olarak gerçekleşti Elazığ gezisi. Şiir ruhlu çift ile sazlı sözlü iki gün geçirdik kentte. Elazığ öncesi bulunduğum mıntıkada ölümler ve taziyeler vardı. Toplumun ölülere çok meraklı olduğunu, geleneklere düşkün olduğunu yeniden fark ettim. Belki de uygarlaşmaya, vahşi modernizme karşı tersten bir tepkidir. Ölüye ve geleneğe sarılma, dine sarılma misali bir protesto olabilir. Elazığ gezisi, ölüm psikolojisinden uzaklaşmak için de güzel bir yolculuk ve gezi oldu diyebilirim.
Elazığ, coğrafya olarak Dersim’e sınır olmasına rağmen, Selçuklu, Osmanlı ve Türkler tarafından akınlara, işgallere maruz kaldığı halde yine de sosyal açıdan Dersim’e benzemez. Malatya gibi Ermeni ve Kürtler’den mirastır. Şimdilerde Zazalar ve Türkler de büyük bir kesimi oluşturuyor. Elazığ, Erzincan, Malatya ve Maraş’la birlikte Kürdistan’ın Batı’ya açılan kapısıdır. Bu yüzden söylediğim şehirler, sermaye ve devlet tarafından bilhassa himaye edilir.
DEM Parti Elazığ il yönetiminden İman Demirtaş’ın söylediklerine bakılırsa Kürt ve Zaza nüfusu yoğun olmasına rağmen ulus bilinci çok zayıftır kentte. Resmi ideoloji baskındır. Dinsel, inançsal değerler bakımından da ezen inanç anlayışı güçlüdür. Bu da milli bilincin önüne geçmiştir. Dinsel ve milli alandaki belirginlik sınıfsal bilinci daha da gerilere itmiştir. Yine de Demirtaş’ın verdiği şu bilgi sınıf olgusunu yansıtması açısından ilginçtir:
“1 Mayıs’a katılım, Newroz’a katılımdan az da olsa daha fazla oluyor. Kitlesel gösteriler gibi 1 Mayıs yürüyüşleri de Hozat garajı’ndan başlıyor, Perşembe pazarında bitiyor.” Öncelikle Keban barajı, Karakaya, diğer küçük ırmaklar ve madencilik şehirde sanayileşmeyi mobilize ediyor denilebilir. Proleterleşme, önümüzdeki süreçte daha artabilir. Sınıfsal ve ulusal bilincin kesinleşeceği gibi bir yorum yapmak mümkündür.
Hozat garajı kentin en işlek yerleri arasında. Sol bir havası var sanki. Dersim’e gidip gelenlerin uğrak yeri olması, bunda etkili olabilir. DEM Parti il örgütü de Hozat garajının bitişiğindeki binada bulunuyor. Uğrayıp çay – kahve içebilirsiniz. Kenarında çeşmelerin ve Kibele çay bahçesinin yer aldığı Gar’ın 200 metre arka tarafında Buğday pazarı denilen meydan var. Yolunuz düşerse kadınların çalıştırdığı Kibele’de çay içmeyi unutmayın derim. Dostlarla konuşurken Buğday pazarının adını duyarsınız. Seyyid Rıza’nın yargılandığı ve idam edildiği meydan olduğu söylenir.
Elazığ’dan Harput yönüne giderken kenarından geçtiğimiz Fevzi Çakmak mahallesi olsun, Elazığ Cemevi olsun, milli bilince meyilli Kürtler olsun, ayrıca halk ve esnafta fark edilen sıcaklık olsun… Kente buradan bakıldığında, tarihinin eski, eşitlikçi toplumlardan, klan ve komünal ilişkilerden izler taşıdığını fark etmeniz zor olmaz. Ayrıca 1970’li ve 80’li yıllardan beri bölgede sürdürülen sınıf mücadelesi ve ulusal mücadelenin de payını dikkate almak gerekir. Aynı yıllarda kente üniversitenin kurulmuş olması da düşündürücüdür.
Dersim’e, ancak yakın zamanlarda kurulan üniversitenin Elazığ’a 1970’lerde kurulmuş olmasının bir anlamı olmalıdır. Keza Malatya, Sivas ve Erzurum üniversitelerinin kuruluş tarihi 50 yıl önceye dayanıyor. Kuşkusuz ki kapitalizmin gelişmesi ve resmi ideolojinin yayılması hedeflenmiştir. Ne var ki kitleler, sınıflı toplumlarda ve sermaye koşullarında bu türden gelişmeleri, kendi çıkarları gereği olduğuna inanırlar! Oysa sınıflı toplumlarda uygarlığa ilişkin her yeni durum, olgu ve yapı, esasen egemen sınıfların çıkarı gereğidir.
Unutmayın: Elazığ’a gitmek için Malatya – Diyarbakır güzergahında seyahat eden otobüsler uygundur. Ön koltuk için bilet almak ilginç olabilir. Şoför ve muavenin konuşmalarını dinlersiniz. Doğu Garajı’nda inmeyi unutmayın. Çünkü yanlışlıkla Diyarbakır’a kadar gidersiniz. Harput’un tepesinde çay bahçeleri var. Demlikle çay içmek ve çay eşliğinde felsefi, estetik, politik tartışmalar haz vericidir. Ermeniler’in, bu diyardan nasıl sürüldüğü, kilise ve sinagogların hangi süreçte camiye çevrildiğini İmam Demirtaş gibi kent sakinlerinden öğrenmek elbette yararlı olur. Kahvaltıda tırnaklı pide ve özellikle tulum peyniri eksik olmasın. Şehrin içini gezerken acıkırsanız Elazığ kebabı da sizi bekliyor. Fiyatlar her yerde olduğu gibi burada da yüksektir. Ona da hazırlıklı olmakta fayda var.