Cevdet Konak ve Birsen Orhan’la
TUNCELİ BELEDİYESİ’NDE BULUŞTUK
Dersim turunun bugün son günüydü. Günün özetine geçmeden önce belirteyim ki, notların yazıldığı tarih ile paylaşıldığı tarih birbiriyle örtüşmeyebiliyor. Dersim merkezini, Seyyit Rıza parkını ve Dersim Belediyesi’ni ziyaret, turun son günü olarak planlanmıştı. Cevdet Konak ve Birsen Orhan’ın söyledikleri çok öğretici ve çok çarpıcıydı. Birazdan detaylar da vereceğim.
Gezinin son günü olduğu için konaklama yerinden kalkış, biraz dağınık, stresli ve buruk oldu. Kaldığımız öğrenci yurdunun bahçesindeki köpekler dışında bizi uğurlayan da olmadı. Tahmin ediyorum ki, bu sevimli dostlar da bizim veda edişimizi kabullenmekte biraz zorlandılar. Dersim turu, bu açıdan yalnız coğrafi güzelliği değil canlılar alemini de anımsatır.
Gezi sırasında gördüğümüz tilki, ayı yanında inek, keçi ve koyun sürüleri… Nazimiye yolundaki karınca sürülerini unutmak olmaz. Çünkü mola yerindeki karınca sürüsünün üzerinden geçmek, geçmemek tartışması Kızılbaş kültürünü yeniden hatırlattı bize. Bunca hayvan sevgisi, kültür gereği mi, yoksa son yıllarda gelişmekte olan burjuva romantizminin bir parçası mıdır, düşünmeden edemedim.
Munzur Üniversitesi
Yeniden kent merkezine gelelim. Konaklama yurdundan yola çıktığımızda iki üç defadır gördüğümüz Munzur Üniversitesi’nin önünden son olarak geçtik. Böylesi kurumlar beni son derece ilgilendirir. Çünkü uygar ve modern döneme ilişkin her kuruma kuşkuyla bakmak gerektiğine inanırım. Munzur Üniversitesi’ni yakından tanıma imkanım olsaydı iyi olurdu. Üniversite kurum olarak dünyanın her yerinde egemen sınıfların ideolojisi için vardır. Yine de mekan Dersim olunca, buradaki üniversitenin ayrıca da önemi üzerinde düşünmek gerekir.
Dersim’in coğrafyası da hızla değişiyor anlaşılan. Artık “Dersim dört dağ içinde” adlı eserde olduğu gibi tasvir edilemez. Zira kıyısında büyük bir baraj, yamaçlarında ise gökdelenler yer alıyor. Çağın estetik algısı da değişiyor anlaşılan. Yol arkadaşlarının pek çoğunun, gördükleri asfalt yollar, üniversite, baraj, gökdelenler, hatta adım başı kurulmuş olan polis-asker kontrol noktaları… Bunların, geziciler tarafından (bir kısmınca diyeyim) Dersim’in gelişmişliği, güzelliği ve kalkınmışlığı olarak görülmesi çok düşündürücüdür.
Seyit Rıza Heykeli ve Belediye
Sorgulayan ruh haliyle kent merkezine girdi kaptanlar. Araç yeri, parklar ve trafik yoğunluğu her şoför gibi bizim kaptanlar için de korkulu rüya oldu diyebiliriz. Böylesi bir tedirginlik içinde Seyit Rıza meydanına ve Tunceli Belediye binasına yakın bir mıntıkada park edildi araçlar. Kitle, konuşulduğu üzere görmek, gezmek, alışveriş yapmak için meydana dağıldı. 60 dakikalık bir serbest zamanda kentin havası da teneffüs edildi. Yoğunlaşma, Seyit Rıza heykeli çevresinde gerçekleşti. Kırsal bir kent olmasına rağmen kapitalist bir mekan görüntüsü vardı şehirde.
Heykelin bitişiğinde tabureler üzerinde çaylar sipariş ettik. Belediye başkanları ile görüşme saatini beklemeye başladık. Heykel çevresinde fotoğraflar alınırken biz de çaylarımızı yudumladık. Beklenen haber de bu sırada geldi. Dernek başkanı Kenan Yerlitas ve önceden belirlediğimiz heyet, Narin Gülçiçeği, Ali Şahmo, Kazim Sarı ile birlikte bitişikteki belediye binasına yöneldik. Heyete, Dersim gezilerinde bana eşlik eden yerel gazeteci ve yazar, değerli arkadaşım Özlem Armen de eşlik etti. Gezinin son saatlerinde Armen’in benimle yaptığı kısa röportajı da bu metinden sonraki günlerde paylaşacağım.
Eş Başkanlarla Buluşma
Belediye binasının makam odasında, bizi eş başkanlar Cevdet Konak ve Birsen Orhan ayakta karşıladılar. İlk anda bir soğukluk, belirsizlik, kaygı, incelik, karmaşa, güven duygusu birlikte hissedildi. Zaman çok hızlı akıyordu. Başkanlar, görüşme içinde görüşme yapıyor, bu sırada incelenen dosyalar, telefon konuşmaları da eksik olmuyordu. Çayımız, suyumuz geldi masalara. Beş on dakika sonra yabancılık aşılmıştı anlaşılan.
Dersim’de belediye başkanı olmanın anlamını sorduk başkanlara. Ne gerekiyorsa onu yapıyoruz dedi Konak. Ona göre yasa kural var zaten. 5393 sayılı belediye yasası var. Yereli işaret eden bir yasa olduğunu söylüyor eş başkan. “Yerel değerlere önem veriyoruz doğal olarak” diye de ekliyor Birsen Orhan. Biz bir çevrenin değil halkın oyuyla seçildik diyorlar. Dolayısıyla kendilerine güvenleri son derece yüksek. Eş başkanlarda moral ve motivasyon gördük yani. Eski yönetimi suçlayan tavrın yanlış olduğunu, tersine “istifa et” söyleminin de lüzumsuz olduğunu anımsattık eş başkanlara. Makul ve ikna edici bir yanıt almış olsak da biraz sekter bir tavır da sezmedik diyemem. Yine de başkanlara, eskiye takılmak yerine önümüze, ileriye bakarak mücadele etmek gerektiğini önerdik. Her soru ve önerilerimizi dikkatli ve titizlikle dinlediklerini düşünüyorum.
Söz, Yetki, Karar, Dersim Halkının
Başkanlara yönetim tarzını, kararların alınma yöntemini, durumunu, yürütmenin niteliğini de sorduk. Önceki kadroların ve çalışanların büyük oranda etkili olduklarını söylediler. Daha da önemlisi, halka vurgu yapmaları, yerelin ihtiyaçlarını öne çıkarmaları dikkat çekiciydi. Makam odasında halka vurgu yapan bir özdeyiş / slogan yer alıyordu. Burada “söz yetki karar hakkındır” yerine “Dersim halkınındır” denilmesi önemli olmuş. Bu noktada eski yönetimin yeniden eleştiri masasına gelmesi ilginç oldu. Konak’ın iddiasına göre eski yönetim, belediyeyi herkese iş veren, herkese konut veren bir kurum olarak tanıtmış. Oysa belediyenin böyle bir görevi de, gücü de, potansiyeli de bulunmuyor. Eş başkanların “Dersim üzerinden yapılan yanılsamalara son verildi” demelerini de bu çerçevede düşünmek gerekiyor.
Dersim’deki devrimci geleneği sorduk. Burada devrimci, halkçı bir gelenek olduğu yanlış değil diye sözlerine devam etti Konak. Şöyle sürdürüyordu konuşmasını: “Bunu zaten 2000’li yıllarda biz başlattık. Ama herşeyin parasız olduğu, evsizlere ev verildiği, işsizlere iş verildiği doğru değil. Bunu bizden öncekiler yapmış. Biz basına bunları söylüyoruz, söyledik.” Bu yanıtların ardından sorgulayarak ve basında duyduklarımızdan hareketle eş başkanlara, eski yönetim her şeyi yanlış mı yaptı diye de sorduk. Hayır, böyle bir düşüncemiz yoktur diye yanıt verdi Konak. Ekledi: “Eleştirilerimiz oldu ama Fatih beyin yaptığı her şey yanlıştır demedik. Basına böyle bir açıklamamız olmadı.”
İşimizi Yapıyoruz: Korkumuz Yoktur
Devrimci Kürt belediyelerine yönelik kayyum olasılığını ve kaygısını da konuştuk son olarak. Yanıtlar, ikna edici ve cesaret yüklüydü. Birsen Orhan’ın yanıtları ve tavrı olgun ve kendinden emin bir ruha sahipti. Dersim belediyesinin bedel ödenerek kazanıldığını ve bedel ödemeyi göze alarak hizmet ürettiklerini söyledi. Eş başkanlara göre zaten şu anda Dersim’in her yerinde kayyumlar var. Dersim’in asker, polis, karakol ve kışlalarla kuşatılmışlığı kastediliyor ki, biz de gezi sırasında bunu ziyadesiyle gözlemledik. Başkanlar mealen şunları söylediler: “Gözlem yaparken görmüşsünüzdür. Her taraf karakollarla kuşatılmış durumda. Kayyum gelirse diye bir korkumuz, endişemiz yoktur. Korktuğumuz da yoktur. Biz bedel ödemeyi göze alarak yönetime geldik. Halkımıza sözümüz var. Her kararda onların da payı bulunuyor. Van tecrübesini model almak istiyoruz. Halka hizmet için varız. İşimize bakıyoruz.”
Eş başkanların makamında sohbet giderek derinleşiyordu. Odanın yoğunluğu, telefon görüşmeleri, bir cenazeden söz edilmesi, bizdeki zaman darlığı buluşmayı bitirmemizi gerektiriyordu. Az sürede gerekli olan konular görüşülmüş oldu. Yine de eksik bir şeylerin kaldığı zihnimizde yer ediyordu. Görüşme sırasında olduğu gibi kalkarken de durumu belgeleyen fotoğraf çekimleri yapıldı. Konaklama yerinden ayrılırken yaşanan burukluk gibi bir burukluk da Dersim belediyesinden ayrılırken yaşandı diyebiliriz.