Sınıf Teorisi Bağlamında
YENİ TOPLUMSAL HAREKETLER
Hafta sonu Paris’teydik (Fransa). Yeni toplumsal hareketleri değerlendirmek üzere pekçok arkadaşla bir buluşma yaptık. Dersim Kültür Derneği’nin düzenlediği toplantı (6 Mayıs 2023), Mayıs şehitlerini konu eden bir sinevizyon ile başlatıldı ve programa, sunum ile devam edildi. Böylesi bir sunuma yeni toplumsal hareket örneklerini sıralayarak başlamak gerekirdi. Öyle yapıldı.
Yeni Toplumsal Hareketler (YTH)
Bunları şöyle sıralamak olasıdır: Kadın hareketi, eşcinsel hareketi, ulusal hareket, inanç hareketi, barış hareketi, çevre/yeşil hareketi, inançsal/dinsel hareketler, gençlik hareketleri, küreselleşme karşıtı hareketler, yoksul köylü hareketi, insan hakları hareketi, düşünce özgürlüğü hareketi, savaş karşıtı hareket, hayvan hakları hareketi, anti kapitalist Müslüman hareketi, özgür aşk hareketi…
Konuyu anlaşılır kılmak için sınıf hareketleri ile toplumsal hareket ayrımı yapmak gerekiyor. Eski hareketlere sınıf hareketleri yeni olduğu varsayılanlara ise toplumsal veya sosyal hareketler denilebiliyor. Sınıf hareketine eski toplumsal hareketler dersek 1960’larla başlayan hareketlere ise yeni toplumsal / sosyal hareketler diyebiliriz. Literatürde kastedilen de budur.
Yeni toplumsal/sosyal hareketler, adı üzerinde sosyal hareketlerdir. Tipik sınıf hareketi değildir yani. Bununla birlikte bunlar sınıf ilişkilerinden bağımsız da değildir. Sosyal reformları savunurlar esasen. İçinde emekçi sınıflarla birlikte özellikle orta sınıflar ve hatta üst kesim de yer alabilir. Yine de çoğu zaman ezilen durumundaki toplumsal kesimlerdir. Bunların iktidarı değil de reformları savunması önemli bir handikaptır. Klasik sınıf hareketinden farkını da bu noktada aramak gerekiyor.
Biraz anlaşılır kılmak için iki kategoriyi karşılaştırmak gerekiyor. Eski toplumsal hareket (yani devrimci sınıf hareketi), yalnızca reform yapmak istemiyor. Hükümeti değil devleti de yıkıp iktidarı almak istiyor ve buradan hareketle tüm ülke ve de dünyadaki sistemi değiştirmek istiyor. Proletarya enternasyonalizmini kurmak en önemli amaçtır. Bu yüzden de Marksizm temelli bir felsefi-ideolojik teoriye dayanır. YTH ise yalnızca düzeltme ve yeni haklar elde etmekle sınırlanıyor. Bu hareketler ise özgürlükçü sol veya yeni sol diyebileceğimiz teorilerden kaynaklanır.
Küreselleşme Karşıtı Hareketler
Ulusal Hareketler
Ulusal hareketlerle küreselleşme karşıtı hareketler için bir parantez açmak yanlış olmaz. Yeni sosyal hareket teorisyenleri, sınıf dışı hareketlerin varlığını ileri sürüyor. Buna göre yeni koşullar yeni hareketleri ortaya çıkarmıştır. Bunlar içinde eski ve yeni sosyal hareketlerin içine sığmayan hareketlerin varlığından da söz edilir. Örneğin “küreselleşme karşıtı hareket” böyledir. Bir işçi sınıfı hareketi olmadığı gibi yeni bir – kültürel- sosyal hareket de değildir. Emekçiler dışındaki orta sınıflar da buna dahil olmuştur. İnternet (ağ örgütlenmesi) örgütlenmesi en çok küreselleşme karşıtı hareketler için geçerlidir. Küresel hareketlerin felsefi arka planını da konu etmiş olduk. Burada detayına girmiyorum. Yalnızca ağ tipi örgütlenme için kısa bir açıklama yapmak gerekiyor.
Ağ tipi örgütlenmede hiyerarşi değil özerklik vardır. Yeni toplumsal hareketlerde yataylık dikeyliğin önüne geçtiği için sınıf talepleri, kimlik talepleri içinde eritilir. Oysa sınıf mücadelesi esas olup kimlik taleplerinin de sahiplenilmesi gerekir. Hatta kimlik talepleri bazen başçelişki de olabilir. Komünist partisinin bunu tespit etmeye özen göstermesi gerekir.
İkinci bir örnek daha veriliyor: Ulusal hareketler. Ulusal hareket meselesi, yeni toplumsal hareketler olarak anılsa da esasen 19. yüzyılın eski toplumsal hareketlerine de örnektir. Çünkü eski toplumsal hareket/hareketler deyince sınıf hareketi ve ulusal hareketler birlikte akla geliyor. Yine de bana göre sınıf olgusunu paranteze alan tüm hareketleri yeni toplumsal hareketler olarak anmak gerekiyor.
Ayrım Noktaları Nelerdir?
Devrimci sınıf hareketleri ile Yeni toplumsal hareketlerin amaç, yöntem ve taleplerinin içiçeliği ileri sürülse de ayrım noktaları da son derece önemlidir. İlki mücadele yöntemi olarak şiddeti ve savaşı savunurken ikincisi barışçıl yolu ve sivil itaatsizliği savunur. Biri toplumsallığı diğeri bireyi ve özel alanın genişlemesini savunuyor. İlki demokratik merkeziyetçilikten yana diğerleri ademi merkeziyetçilikten yanadır.
Sınıf hareketleri saldırı, devirme ve devrim yapma taktik ve stratejisine dayanırken yeni toplumsal hareketlerin karakteristiği savunmacı, düzeltici ve iyileştirme yapmaktır. Dolayısıyla eski toplumsal hareketlerde makro talepler (sınıf, iktidar) baskınken yeni toplumsal hareketler mikro taleplerle (etnik, dinsel, cinsel) yetinmektedir.
Devrimci hareketler, adı üzerinde devrimcidir. Bunlar sınıf dinamiğine karşılık gelir ve emek-sermaye çatışması temel belirleyendir. İktidarı hedefler, radikaldir. Daha doğrusu yalnız hükümeti ve iktidarı da değil toplumsal düzeni (feodal/kapitalist) devrimci yolla yıkıp proletaryanın lehine olmak üzere yeni bir toplum inşa etmeyi amaçlar. Buna göre soruna sınıf teorisi açısından bakıldığında komünistler ikisi arasında diyalektik bir ilişki kurarak soruna yaklaşmak durumundadır.
Yeni Toplumsal Hareketlerin Doğuşu
Geç emperyalizm döneminde, bilhassa II. Emperyalist Dünya Savaşı’ndan sonra sınıf dinamiğinde dönüşümler yaşandığına, yeni dinamiklerin ortaya çıktığına inanılmaktadır. Refah toplumlarının doğduğu, beyaz yakalıların etkili olmaya başladığı, alt ve orta sınıf ve tabakaların ihtiyaçlarında değişiklikler olduğu ileri sürülür. Bu görüşteki teorisyenlere bakılırsa örneğin “yaşam tarzıma dokunma” şiarı son derece belirleyici olmuştur. Yeni toplumsal hareket teorisyenlerine göre 2013’teki İstanbul-Gezi merkezli ayaklanmayı da bu şiar üzerinden okumak yanlış olmaz. Postmodern ve post Marksist düşünürlere göre ideolojilerin sonu gelmiştir (Daniel Bell). Bunlar hızını alamaz, tarihin de sonunu ilan ederler (Fukuyama).
Abstract background with black wavy stripes. Abstract cut paper stripes. Soft light effect. Modern black background template for documents, reports and presentations. Sci-Fi Futuristic. 3d rendering
İktisadi gelişmelere vurgu yapan burjuva-liberal teorisyenler tarafından, endüstriyel toplumdan post endüstriyel döneme geçildiği, dolayısıyla yeni bir dünyanın ortaya çıktığı söylenir. Buna göre toplumsal hareketler yeni biçim ve içerikler kazanmıştır. Proletarya, yapısal dönüşüme uğramış ekonomik durumu “iyi” bir sınıf doğmuştur. Sanayi proletaryasının yerini hizmet sektörü almış. Sonuçta zincirlerinden başka kaybedecek bir şeyleri olmayan proletaryaya “elveda” denilmiştir.
YTH teorisyenleri sosyalizm deneylerini de konu ederler. Onlara göre SB, Çin ve benzer coğrafyalardaki yönetimler büyük umut olarak doğmalarına rağmen insanlığı özgürlüğe götürmemiştir. Post Marksistlere göre 1956’daki 20. Kongre kararları ve başarısız olan 1968 Çin Kültür Devrimi’nin yarattığı kriz de yeni toplumsal hareketlerin doğmasına neden olmuştur.
Kopuş ve Süreklilik Teorisi
Yeni toplumsal hareketler bağlamında iki teori çatışıyor. Kopuş teorisi, yeni toplumsal hareketlerin eskisinden farklı olduğunu savunur. Buna göre eski hareketler sınıf ve ulusal talepleri konu ediyor ve ezilenlerden kaynaklanıyordu. Bunlar homojen yapıdaydı. Örgütlenmede katı disiplin ve dikey biçim egemendi.
Süreklilik teorisine göre ise yeni toplumsal talepler de esasen sınıfsaldır ve eski temel talepler içinde zaten vardır. Yeni toplumsal hareketler ise orta ve üst sınıflarda temelini buluyor. Sınıf kimliği yerine kültürel kimlikler, çevre sorunu, özel alana müdahale gibi sorunlar, öncelikli hale geliyor. Heterojen bir topluluk var ve bunlar yatay planda örgütleniyor.
Kopuş teorisine göre yeni toplumsal talepler çağın değişmesinden ileri geliyor. Dolayısıyla eskinin bir devamı ya da sürekliliği değil yeni bir durumdur. Eskiden köklü bir kopuş söz konusudur. Bu noktada sınıf teorisinin kopuş teorisine karşı mücadele ettiği açıktır. Bununla birlikte komünistler, yeni toplumsal hareketlerin özerkliğini ve özgüllüğünü görmezden gelemez. Üstelik bunlardan bazıları konjonktürel olarak baş çelişki haline de gelebilir. Örneğin ülkemiz açısından bugünkü koşullarda Kürt sorunu bu tür bir özelliğe sahip olarak değerlendirilebilir. Dolayısıyla komünistler, kendi bayraklarına yeni toplumsal hareketlerin taleplerini de yazmak durumundadır.