site logo
  • ANASAYFA
  • FELSEFE
  • POLİTİKA
  • SANAT
  • HAKKINDA
  • KİTAPLAR
  • KONUK
  • ETKİNLİK
Temmuz 22, 2022  |  By Mehmet Akkaya In Felsefe, Hakkında, Konuk Yazar, Politika

Mehmet Akkaya’nın Din Felsefesi / Hasan Bıkım

Mehmet Akkaya-Din Felsefesi

Ve okuma gerçekleşir…Mehmet Akkaya’nın “Dinin Tarihsel Materyalist Eleştirisi ve Bedreddin Devrimi” alt başlıklı “Din Felsefesi” adlı kitabından söz ediyorum. Kitabın baskısı, geçen yıl Belge Yayınları tarafından yapılmıştı. Yeni edinebildim. Edinir edinmez de dikkatle okudum. “Epistemolojik Kopuş” ile başladığım Mehmet Akkaya okumalarımda, geldiğim nokta; hocamızın felsefe, politika, sanat, dil, sosyoloji, tarih ve din disiplinleri alanında yaptığı bütünlüklü çalışmalarında yeni bir duraktayım.

Akkaya’nın yazdıklarına ve söylediklerine baktığımızda bilgiye ve özellikle bilince vurgu yaptığını, varlığa, topluma ve tarihe dair özgün açılımlar getirdiğini görmek zor değil. Bunu Din Felsefesi adlı bu yeni çalışmada da fark ettiğimi belirtmeliyim. Kendi payıma söyleyeyim ki, onun geniş, derin, fedakar ve zengin çalışmaları sayesinde kendime olumlu ve yapıcı değerler katıyorum.

Mehmet hoca giderek felsefenin pek çok disiplininde eserler yazıyor. Sanat felsefesi, dil felsefesi, siyaset felsefesi, bilgi felsefesi, tarih felsefesi ve son olarak da din felsefesi çalışması, dediklerimi doğrulamaktadır…

Yeni okuduğum Din Felsefesi adlı kitap beş başlıktan oluşmuş… Bana kalırsa, kendisi de söyler, Türkçede yazılmış özgün kitaplardan biri olmuş…Batı Antikçağ ve Ortaçağ Felsefesinde Din,Doğu Antikçağ ve Ortaçağ Felsefesinde Din,Tasavvuf ve Alevilik/Kızılbaşlık,Marx, Marksizm ve Din,Şeyh Bedreddin Devrimi…

Kitapta, “dinselliğin bir coğrafyaya veya tarihin yalnızca bir kesitine özgü olmadığını, evrensel bir ilke olarak insanlığın yaşamına paralel olarak kendini var ettiğini, yine de başlangıçta ‘din değil laiklik vardı’, anlayışının altını çizdiğini ihmal etmediğini” söylüyor… Laikliği modern bir terim olduğu için tırnak işareti içinde gösterdiğini de belirtmiş. Yine, “adına laiklik denilmese de dünyevi yaşamın en eski çağlardan beri var olduğunu ve dinsel yaşamı öncelediğini de” söylüyor…

Marx ve Engels’in ısrarla dine değil dünyevi olana işaret ettiğini, bunu çalışmasında tam ve eksiksiz yansıtabilmişse kendini mutlu hissedeceğini söylemiş. Zira Akkaya’ya göre Marx ve Engels için teoloji, din, Tanrı ve her türden metafizik fenomenler ve düşünceler bağımsız değildir, bunlar sosyal gerçekliğe, üretim biçimlerine, mülkiyet şekillerine bağlı olarak var olmaktadır. Bu yüzden de Mehmet hocamız, Marx ve Engels’in din felsefesine paralel olarak sosyal ve ekonomik süreçler değiştikçe bunların da değişeceklerini bilmemizi istiyor…

Marx ve Engels’in din felsefesine açıklık getiren Akkaya için Marx ve Engels dine değil dini ortaya çıkaran feodal ve kapitalist sisteme karşı olmuşlardır.

Mehmet Akkaya, bir çok çalışmasında tartışılacak, tartıştıran, sorgulayan, değiştiren, dönüştüren konu ve kavramları gündeme taşıyor. Yeni kavramlar ürettiği, eskilere yeni içerikler kattığı da dikkatimizi çekiyor. Epistemolojik Kopuş’tan beri denk geldiğim sayısız yeni ve kendine özgü kavramlarla tanıştım… Evet denilebilir ki kavram her şey değildir, esas olan yaşam ve pratiktir, fakat felsefeyle uğraşıyorsanız, filozofsanız kavramlara uzak durmanız beklenemez..

Bu kitabında da “Ortaçağ’ı” tartıştırıyor olması, onun klasiklerdeki ‘karanlık çağ’ fenemonolojisini ters yüz edişi, ‘İslam Felsefesi’ yerine “Doğu Ortaçağ Felsefesi” demesi, bu özgünlüklere örnektir. Doğu ve Batı felsefelerini yarıştıran, ayrıştıran, eklektik ve analitik felsefelere itirazını da okuduğumuz kitapta tarihsel ve toplumsal olaylara, mülkiyet biçimlerine, sınıf dinamiğine de dikkat çekiliyor. Bunlar görülmeden din anlaşılmaz deniliyor.

15. yüzyılda Osmanlı’da ortaya çıkan ayaklanmalara “Bedreddin Devrimi” denmesi kitabın yine bir başka özelliğini göstermektedir. Resmi ideoloji bu olayı “isyan” diyerek küçümser. Halk hareketlerinin devrimci tarzda ele alınması, Akkaya’yı, bildik tarihçi, sosyolog ve filozoflardan ayırıyor.

Kitapta dinin serüvenini izlerken tarihin emekçi sınıflar açısından nasıl yazılması gerektiğine ilişkin de sonuçlar çıkarmak mümkün oluyor. Zalimlerin ve zulmedenlerin tarihi değil halkların tarihini görüyoruz. Kitap, her başlık altında başka bir derinlik kazanıyor… Yine belli bir tarihsellikten sonra dönem dönem halkların bilgi diye depoladığı çöp bilgilerin kendilerini de esir aldığını, kendilerine yabancılaştıkları da not ediliyor. Özgün olan sınıf karakterlerine uzaklaştıklarını, kalabalıkların yarattığı negatif alanın genişliği, ağırlığı ile ezen, sömüren, yok eden, yağmalayan sınıf ve kategorilerinin zulmü kadar birbirlerine sokulduklarını, yakınlaştıklarını da sorgulamış kitap… En azından ben öyle okudum..

Halkların geçmişleri, eylemlilikleri, sınıf karakterli kavgaları resmi tarih ve ideolojilerce gölgede tutulmuş, olduğunun tersine baş aşağı edilmiş, bilinmesini istememiş, bulandırmış, yok saymış, karikatürize etmiş, saklamış… Ve fakat hayat ve pratik diyalektik ve tarihsel materyalizm ışığı altında, her keresinde yok etmiş ve bu tabloyu parçalamıştır…

Akkaya, son olarak kavramların belirleyici olmadığını, yaşamın ve pratiğin belirleyiciliğine değindiği bölümde de, pratik ile kavram arasındaki diyalektik bağdan hareketle, emekçi sınıfların kendi kavram setleri olduğunu, bu kavramlarla düşündükçe, yaşamı doğru anlayabileceğimiz iddiasının da boş bir iddia olmadığını, yabana atmamamız gerektiğini söylüyor…Mehmet Akkaya hocamıza ufuk derinliğimize kattıkları için, tekrar teşekkür ederiz…

Tekrar tekrar okunması gereken, coğrafyamızı, inanç gruplarını, ezilen sınıf ve kategorilerini, bilgi arayışındakilerini, akademisyenleri, yazar ve benzer konumdaki çoklarımızı birinci elden ilgilendirdiği için vazgeçilmez bir eser sunmuşluğunu da bir kez daha hatırtlatmalıyım…

Previous StoryDuygu Felsefesinin Dört Büyükleri
Next StoryYüksek Sesli Felsefi Şiirler

Son Yazılar

  • Bilim, Barış ve Kızılbaşlar
  • Suya Karışan Sürgün
  • Kızılbaşlar ve Barış Felsefesi
  • Sanatın Boyalı Protestosu
  • Hangi Aydınlanmanın Mirasçısıyız?

Arşivler

  • Haziran 2025
  • Mayıs 2025
  • Nisan 2025
  • Mart 2025
  • Şubat 2025
  • Ocak 2025
  • Aralık 2024
  • Kasım 2024
  • Ekim 2024
  • Ağustos 2024
  • Temmuz 2024
  • Haziran 2024
  • Mayıs 2024
  • Nisan 2024
  • Mart 2024
  • Şubat 2024
  • Ocak 2024
  • Aralık 2023
  • Kasım 2023
  • Ekim 2023
  • Eylül 2023
  • Ağustos 2023
  • Temmuz 2023
  • Haziran 2023
  • Mayıs 2023
  • Nisan 2023
  • Mart 2023
  • Şubat 2023
  • Ocak 2023
  • Aralık 2022
  • Kasım 2022
  • Ekim 2022
  • Eylül 2022
  • Ağustos 2022
  • Temmuz 2022
  • Haziran 2022
  • Mayıs 2022
  • Nisan 2022
  • Mart 2022
  • Şubat 2022
  • Ocak 2022
  • Aralık 2021
  • Kasım 2021
  • Ekim 2021
  • Eylül 2021
  • Ağustos 2021
  • Temmuz 2021
  • Haziran 2021
  • Mayıs 2021
  • Nisan 2021
  • Mart 2021
  • Şubat 2021
  • Ocak 2021
  • Aralık 2020
  • Kasım 2020
  • Ekim 2020
  • Eylül 2020
  • Temmuz 2020
  • Haziran 2020
  • Mayıs 2020
  • Nisan 2020
  • Mart 2020
  • Şubat 2020
  • Ocak 2020
  • Aralık 2019
  • Kasım 2019
  • Ekim 2019

Kategoriler

  • Etkinlik
  • Felsefe
  • Genel
  • Hakkında
  • Kitaplar
  • Konuk Yazar
  • Politika
  • Sanat
  • slider
  • Uncategorized

Sayfalar

  • #14 (başlık yok)
  • Biyografi
  • İletişim
  • Sample Page

Sayfalar

  • #14 (başlık yok)
  • Biyografi
  • İletişim
  • Sample Page

Son Yazılar

  • Bilim, Barış ve Kızılbaşlar
  • Suya Karışan Sürgün
  • Kızılbaşlar ve Barış Felsefesi
  • Sanatın Boyalı Protestosu
  • Hangi Aydınlanmanın Mirasçısıyız?

Kategoriler

  • Etkinlik
  • Felsefe
  • Genel
  • Hakkında
  • Kitaplar
  • Konuk Yazar
  • Politika
  • Sanat
  • slider
  • Uncategorized

İletişim

e-posta – akkaya44@hotmail.com Telefon - 0544694 5456
Bu site 2019 Tarihinde Mehmet Akkaya Tarafından Yapılmıştır