site logo
  • ANASAYFA
  • FELSEFE
  • POLİTİKA
  • SANAT
  • HAKKINDA
  • KİTAPLAR
  • KONUK
  • ETKİNLİK
Şubat 13, 2022  |  By Mehmet Akkaya In Etkinlik, Felsefe, Konuk Yazar, Politika, Sanat

Sazlı-Sözlü Bir Felsefe Programıydı

333

Sazlı-sözlü bir felsefe programı izledim. Felsefeci Mehmet Akkaya, iki Alevi halk ozanı ve moderatör İlyas Yer’in katıldığı bir program. Mehmet hocanın kitaplarının bazılarını okumuş ve birçok programını izlemiş biriyim. Her okuduğum ve dinlediğimde değerli birlikte ilginç açıklamalar, şaşırtan görüşler duyuyorum. Geçen haftaki Komünar TV’de yaptığı konuşmada Aleviliği, sınıfsız toplumun bir mirası olarak gördüğünü açıkladı. Kendim de bu kültür içinde olmama rağmen komünal toplum ile Alevilik arasında doğrudan bir ilişkinin olduğunu ilk defa duyuyorum. Alevilik terimini kullansam da Mehmet hoca ısrarla Kızılbaş ifadesini kullanıyor veya birlikte söz ediyor. Program nispeten uzundu. Üstelik Akkaya da nedense az konuştu. Sanırım benim gibi felsefeye merak salanlar ve bu yüzden de Mehmet hocayı dinlemek üzere programa bakanların canı sıkılmıştır.  Saz-söz güzeldi ama felsefeye fazla yer kalmadı denilebilir.

Gazeteci-yazar İlyas Yer’in konuk olarak Mehmet Akkaya’yı seçmesinde muhtemeldir ki Akkaya’nın “Din felsefesi” isimli kitabı etkili olmuştur. Din felsefesi adı altında yazmış olduğu kitabın Türkiye’de önemli bir boşluğu doldurmuş olduğunu belirteyim. Akkaya’nın konuya giriş yaparken Kızılbaşlık ve Alevilik terimleri arasında tarihi süreçler olarak fark olduğunu belirterek, örneğin “Alevilik” adının son 200 yılın ürünü olduğunu, ayrıca Aleviliğin biraz daha uzlaşmacı bir yanının olduğunu vurgulanması dikkatlerden kaçmadı. Bu noktaya bir çok araştırmacı tarafından gönderme yapıldığını hep duyarım.

Akkaya, Kızılbaş Aleviliğin diğer semavi dinlere benzemediğini belirterek Kızılbaşlığı diğer dinlerden ayıran en büyük özelliğinin uygar bir topluma bir tepki olarak kendini var ettiğini belirtmesi oldu. Alevilik bir tepki dini, kültürü belki de felsefe oluyor. Buna göre onu İslam’ın karşısına çıkarmak ve gereksiz düşman yaratmak yanlıştır. Mehmet hocamızın söylediklerinden benim anladığım Alevi inancı, uygarlıkla uzlaşan tüm dinler ve düşüncelere aynı uzaklıktadır. Uygar toplum betimlenirken onun özel mülkiyeti kutsayan, devleti savunan sınıflı toplum olduğu belirtildi. Böylece Kızılbaş kültürü ile komünist kültür arasında bir paralellik düşünülmüş oluyor ki, bence burada abartı olduğu açık. Tabi bu itirazı yaparken konuyu bir filozofla tartışabilecek kadar da bilen birisi değilim.

Mehmet hocamızın sunumunda komünal toplum vurgusunun öne çıktığını sanırım diğer izleyiciler de fark etmiştir. Onun ileri sürdüğü gerekçelere bakılırsa Kızılbaş Aleviliğin, temellerini komünal toplumdan aldığı açıkça görülmektedir. Temellerini komünal toplumdan alan bir inancın temellerini hangi dinden aldığı sorusunun abes olduğu da söylendi. Akkaya için Alevilik, İslam’dan veya bir başka dinden gelmiş olamaz, ancak onlardan etkilenmiş olabilir.

Programda Aleviliğin günümüz de bir çok tanımının olduğu da söylendi. Alevilik felsefedir, Alevilik yaşam biçimidir, Alevilik kültürdür, Alevilik inançtır, Alevilik dindir vs. Akkaya bu tanımlamaların hepsinde doğruluk payının olduğunu belirtiyor; çünkü Alevilik, birinin ya da bir kurumun oluşturduğu sınırları çizgi ile belirlenmiş bir yapı değildir.

Akkaya, Aleviliğin temellerinde ve tarihsel süreçte Aleviliğe katkıda bulunmuş önemli kişiler üzerinde epeyce yorum yapmıştır. Ona göre Aleviliği 6. yy da İran-Pers toplumunda eşitlikçi yapıdan yana taraf tutan Mazdeklerle anmak yanlış değil. 7, 8. yüzyılda Azerbaycan’da Babek de anıldı. Sonra tarihsel sıraya göre örnekler verildi. Hasan Sabbah, Karmatiler Baba İlyas ve Baba İshak anıldıktan sonra Bedreddin ve Bedreddin Devrimi’me vurgu yapıldı. Mehmet hocamız, kitabının alt başlığına da yansıdığı gibi Şeyh Bedredin hareketini (Torlak Kemal ve Börklüce Mustafa ile birlikte) sosyal köylü devrimi olarak betimliyor. Burada anılan kişiler ve hareketler Kızılbaş tarihine paralel olarak gösteriliyor. Bu hareketlerin sınırı, programda konuşulanlara bakılırsa Balkanlara ve Kafkasya’ya dek uzanmaktadır.

Programda Akkaya’ya sorular da yönetildi. Ne var ki bu noktada da Akkaya pekçok soruya yanıt vermedi ya da veremedi. Programdan mı, kendisinden mi kaynaklandı, bilemiyorum. Yine de yanılmıyorsam bir soruya yanıt verdi. Soru Yunus Emre ile Pir Sultan’nın Alevilik ile ilgili bağıydı. Mehmet hocam, Yunus Emre ve Pir Sultan’ı karşılaştırırken Yunus Emre’nin uzlaşmacı olduğunu belirttikten sonra Mevlana ve Ahmet Yesevi’nin de bu çizgide yer aldığını hatırlattı. Pir Sultan ise direniş kültürü içinde görülmektedir.

Çok dikkat çekici bir açıklama da Bedreddin ve Marx karşılaştırması sırasında oldu. Mehmet hocaya göre Bedreddin feodal dönemin Marx’ı iken Marx, sermayecilik çağının Bedreddin’i olmuştur. Çünkü düşünme yöntemi olarak ikisi de ekonomik ve sosyal sorunlardan hareket etmiştir. Her iki filozof da gençlik eserlerini aşmıştır. Marx, idealist özellikli gençlik yazılarını yaktığını söylerken, Bedreddin’in de yazdıklarını Nil nehrine attığı söylenir. İkisi de ayaklanma felsefesi kurmuştur, ikisi de kitleleri mobilize ederek arkalarından sürüklemiştir. Varlık felsefesine girildi programda, bu kısmı fazla anlayamadığım için yalnızca konuyu söylüyorum. Spinoza ve Nazım Hikmet bağlantısını da anlayamadığımı anımsatayım.

Akkaya, Kızılbaş Aleviliğin sömürücü sınıflar ile ittifak ettiğinin neredeyse görülmediğini, sınırlı kişisel durumları saymaz isek, Kızılbaş Alevi kültürünün asi ve direniş eğilimli olduğu, sömürücü cephe karşısında olmaya devam ettiğini belirtiyor. Direniş konusuna vurgu yapılırken pekçok popüler aktivist de anılmış oldu. Spartaküs, Thomas Münzer, Kaypakkaya, Marx, Engels bunlardan bazılarıydı. Program sazlı-sözlü başladığı gibi Bedreddin belgeseli ve ardından yine ozanların sazlarıyla, söyledikleri deyişlerle sona erdi.

Previous StoryFelsefi-İdeolojik Sınıf Bilinci
Next StorySanat Niçin Vardır?

Son Yazılar

  • Bilim, Barış ve Kızılbaşlar
  • Suya Karışan Sürgün
  • Kızılbaşlar ve Barış Felsefesi
  • Sanatın Boyalı Protestosu
  • Hangi Aydınlanmanın Mirasçısıyız?

Arşivler

  • Haziran 2025
  • Mayıs 2025
  • Nisan 2025
  • Mart 2025
  • Şubat 2025
  • Ocak 2025
  • Aralık 2024
  • Kasım 2024
  • Ekim 2024
  • Ağustos 2024
  • Temmuz 2024
  • Haziran 2024
  • Mayıs 2024
  • Nisan 2024
  • Mart 2024
  • Şubat 2024
  • Ocak 2024
  • Aralık 2023
  • Kasım 2023
  • Ekim 2023
  • Eylül 2023
  • Ağustos 2023
  • Temmuz 2023
  • Haziran 2023
  • Mayıs 2023
  • Nisan 2023
  • Mart 2023
  • Şubat 2023
  • Ocak 2023
  • Aralık 2022
  • Kasım 2022
  • Ekim 2022
  • Eylül 2022
  • Ağustos 2022
  • Temmuz 2022
  • Haziran 2022
  • Mayıs 2022
  • Nisan 2022
  • Mart 2022
  • Şubat 2022
  • Ocak 2022
  • Aralık 2021
  • Kasım 2021
  • Ekim 2021
  • Eylül 2021
  • Ağustos 2021
  • Temmuz 2021
  • Haziran 2021
  • Mayıs 2021
  • Nisan 2021
  • Mart 2021
  • Şubat 2021
  • Ocak 2021
  • Aralık 2020
  • Kasım 2020
  • Ekim 2020
  • Eylül 2020
  • Temmuz 2020
  • Haziran 2020
  • Mayıs 2020
  • Nisan 2020
  • Mart 2020
  • Şubat 2020
  • Ocak 2020
  • Aralık 2019
  • Kasım 2019
  • Ekim 2019

Kategoriler

  • Etkinlik
  • Felsefe
  • Genel
  • Hakkında
  • Kitaplar
  • Konuk Yazar
  • Politika
  • Sanat
  • slider
  • Uncategorized

Sayfalar

  • #14 (başlık yok)
  • Biyografi
  • İletişim
  • Sample Page

Sayfalar

  • #14 (başlık yok)
  • Biyografi
  • İletişim
  • Sample Page

Son Yazılar

  • Bilim, Barış ve Kızılbaşlar
  • Suya Karışan Sürgün
  • Kızılbaşlar ve Barış Felsefesi
  • Sanatın Boyalı Protestosu
  • Hangi Aydınlanmanın Mirasçısıyız?

Kategoriler

  • Etkinlik
  • Felsefe
  • Genel
  • Hakkında
  • Kitaplar
  • Konuk Yazar
  • Politika
  • Sanat
  • slider
  • Uncategorized

İletişim

e-posta – akkaya44@hotmail.com Telefon - 0544694 5456
Bu site 2019 Tarihinde Mehmet Akkaya Tarafından Yapılmıştır