site logo
  • ANASAYFA
  • FELSEFE
  • POLİTİKA
  • SANAT
  • HAKKINDA
  • KİTAPLAR
  • KONUK
  • ETKİNLİK
Aralık 2, 2021  |  By Mehmet Akkaya In Felsefe, Politika

Sendikalar Ne İş Yapar?

6666

Türk Lirası Tepetaklak Olurken

SENDİKALAR NE İŞ YAPAR?

Fikret Başkaya ve Taner Timur’u hatırlamak ve hatırlatmak istiyorum. Resmi ideoloji konusunda düşünceleri farklı olan yakından tanıdığım ve kitaplarını takip ettiğim iki değerli aydın/düşünür. Önceki gün ikisi de ekonomik, sosyal olgulara işaret eden yazılar paylaştılar. Taner hocanınki kısaydı ama oldukça anlamlı ve düşündürücü geldi bana. New York Times gazetesindeki Türkiye ile ilgili haberi paylaştı: Türk lirası, tepetaklak oldu! Timur, ‘Batı bizi kıskanıyor’ espirisini de eklemişti paylaşımına. Yorum kısmına ben de “Bir toplumda para/ekonomi tepetaklak olmuşsa her şey başaşağı olmuş demektir” notunu yazdım. Özgür Üniversite’den dolayı da tanınan Fikret Başkaya ise çok önemli bir kurum üzerinden iktisadi süreçlere bir projeksiyon tuttu: Sendikalar. Diyalektik ve tarihi materyalizm böyle bir şey: Bir açıklama ve analizi ekonomik göstergeler üzerinden yapmak.

1950’ye dek Türkiye’de sendika kurulamıyordu. Dolayısıyla toplu iş sözleşmesi, grev ve işçi dayanışması gibi uygulamalar da gerçekleşemiyordu. 1952’de Türk-İş kuruldu. Fikret Başkaya’ya bakılırsa ülkede düzenin üç payandası Türk-İş Başkanlar Kurulu, Diyanet Başkanlığı ve Genel Kurmay Başkanlığı’dır. 30-40 bin TL maaş alan sendikacıların olduğu koşullarda işçi haklarında bir düzelme olmayacağı da kesin. Şimdi yazının tümünü buraya yapıştırıyorum. İyi okumalar…

TÜRK-İŞ veya Sendikacıları Nasıl bilirsiniz?

Fikret Başkaya

Türk-İş genel başkanı Ergun Atalay, 1 Aralık’ta başlayacak asgari ücret görüşmeleriyle ilgili olarak, bir rakam telaffuz etmeyeceklerini, hükümetin teklifini beklediklerini söyledi… Asgari ücreti kimin, nasıl belirlediğini bildikleri için bir rakamı telaffuz etmiyorlar… Cumhuriyet döneminde, 1947 yılına kadar işçilerin sendika kurması yasaktı… Esasen her şey yasaktı… 1946 yılında Cemiyetler Kanununda yapılan bir değişiklik, dernek kurmanın önünü açtı ve 1947’den itibaren işçi sendikaları kurulmaya başladı… Gerçi sendika kurmak mümkündü ama grev ve toplu sözleşme yapmak yasaktı… Bir de işçi aidatları çok düşük belirlenmişti. O kadar ki, sendikalar kiraladıkları büroların kirasını bile ödeyemiyorlardı… Devlet yardımları işçi örgütlerini ehlileştirmenin bir aracı sayılıyordu…

Sendikalar 1950’lerin başında bir konfederasyon çatısı altında birleşerek mücadelenin etkinliğini artırmak üzere hareket geçiyorlar. Dönemin hükümeti, konfederasyon kurulmasına başta karşı çıkıyor… Konfederasyonun devleti zora sokacağı düşünülüyor… O zaman tüm devlet kurumlarında Amerikalı uzmanların paralel büroları vardı… Bir Amerikalı uzmana danışılıyor ve uzman, “bilakis, konfederasyon kurulmasına izin verilmelidir, böylece her biriyle teker teker uğraşmaktansa, topluca denetim altında tutmak kolaylaşır” diyor… 1952’de TÜRK-İŞ Konfederasyonu kuruluyor. Ve sendikacılar bilgi ve görülerini artırmak üzere ABD’nin yolunu tutuyor… İlerleyen dönemde TÜRK-İŞ yöneticileri, Amerikan Sendikacılığının rahle-tedrisinden geçmiş sendika bürokratları oluyor… 1963’te Grev-lokavt-toplu özleşme hakkı yasalaşıyor. 1967’de TÜRK-İŞ’ten ayrılan sendikacılar Devimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu’nu (DİSK) kuruyorlar ve ilk defa sendikal mücadele sınıfsal bir temele oturuyor… 12 Eylül 1980 Amerikancı askerî darbe DİSK’i kapatıyor, yöneticileri hapse atılıyor…

Darbenin ardından dönemin TÜRK-İŞ genel başkanı İbrahim Denizcier, cunta şefi Kenan Evren’e gönderdiği mesajda: “Türk‐İş topluluğu, zat‐ı devletlerinizin bildirisinde de açıkça yer aldığı üzere, ülkemizin huzuru, devletimizin bütünlüğü ve milletimizin bölünmezliğini sağlamak amacıyla Türk Silahlı Kuvvetlerimizi yönetime bütünü ile el koyma mecburiyetinde bırakan bir gerçekle karşı karşıya bırakıldığının bilinci içindedir” diyor… Ve Türk-İŞ genel sekreteri Sadık Şide, Cunta hükümetinin Sosyal Güvenlik Bakanı oluyor… TÜRK-İŞ’in İşçi sınıfının sınırlı haklarını da yok eden faşist askeri rejimin en büyük destekçisi olması asla şaşırtıcı değildir…

TÜRK-İŞ hiçbir zaman İşçi sınıfının çıkarını savunan bir örgüt olmadı… Devletin ve sermayenin has örgütüydü ve hep öyle kaldı… Onun için neden söz ettiğini bilmek önemlidir denmiştir… Esasen Türkiye’de rejim üç sütun, üç başkanlık üzerinde duruyor: Genel Kurmay Başkanlığı, Diyanet İşleri Başkanlığı ve Türk-İş Başkanlığı…

Asgari Ücret Komisyonu, beşi hükümet [devlet], beşi sermaye sınıfı, beşi de en büyük işçi konfederasyonu olan Türk-İş yöneticilerinden oluşuyor. Aslında 2’ye 1’lik bir güç dengesi var, zira devlet ve sermaye bir ve aynı şeydir, madalyonun iki yüzüdür. Fakat realite görünenden farklıdır. Aslında TÜRK-İŞ de işçi sınıfının çakarını savunan, onu temsil eden bir örgüt değildir. Bidayetten itibaren devletin bir kontrol örgütüdür… Dolayısıyla, asgari ücret görüşmeleri seyirciyi oyalamaya yönelik sahte bir şovdan ibarettir…

Türkiye’de işçi ve memur sendikalarının kahir ekseriyeti, bürokratik yozlaşmayla malûl örgütlerdir… Sözde temsil ettiklerini söyledikleri sınıfa yabancılaşmış durumdadırlar… Rosa Luxemburg,: ”bürokrasinin olduğu yerde her türlü canlı yaşam ölür” demişti…“ Elbette bunun istisnaları vardır ama istisnalar kuralı doğrulamak içindir denmiştir. Büyük Konfederasyonların ve büyük sendikaların yöneticileri arasında 30-40 bin TL’den fazla maaş alanlar çoğunluktadır… Asgari ücretin 10-15 katı aylık alanlar var… Fakat hepsi o kadar değil, milyonluk arabaları kullanırlar, özel şoförleri vardır… Sendikanın fonlarını da istedikleri gibi kullanırlar… Dolayısıyla, işçi sınıfının çıkarını temsil etmek diye bir şey söz konusu değildir… Aslında bu parazit unsurların çıkarı, işçi sınıfının çıkarlarıyla bağdaşır değildir… Bu taife, işçi sınıfına değil, burjuva sınıfına dahildir… Milletvekillerinden bile daha yüksek bir gelir düzeyine sahiptirler…

Siz bugüne kadar bu TÜRK-İŞ bürokratlarının herhangi bir insanî-toplumsal soruna dair bir şey söylediğini, bir çıkış yaptığını hiç duydunuz mu? Devletin ve sermayenin hizmetindeki örgütlerden öyle şeyler beklenir mi? İki büyük sendika olan HAK-İŞ ve Memur Sen [Memur Sendikaları Konfederasyonu] doğrudan AKP’nin yan örgütleridir… İşçileri ve kamu emekçilerini temsil diye bir şey söz konusu değildir.

Durum böyleyken, işçi sınıfının ve kamu emekçilerinin önce bu parazit unsurlardan kurtulması gerekiyor… Esasen sendikacılığın bir meslek haline gelmesi kabul edilebilir değildir… 30-40 bin lira maaş alan, başka maddi avantajlara da sahip olan bir sendika bürokratı, ne yapıp-edip orada kalmak ister… Eski işine dönmemek için her yolu dener… Sınıf değiştirmiştir bir kere… Oysa, sendika yöneticilerinin o sektörde, o işyerinde en yüksek ücret alan işçi kadar ücret alması, onun üstüne çıkılmaması gerekir… Belirli sürenin (bir, İki dönem) sonunda eski işine dönmesi gerekir… İkincisi, sendika yönetimine en çok iki dönem seçilme kuralı olmalıdır… Bu iki kural KESK sendikalarında uygulanıyor.

Fakat o kadarı bile bürokratik yozlaşmayı engellemede yeterli olmaz… Son tahlilde işçi sınıfının bilinç ve örgüte sahip çıkma düzeyi belirleyicidir.

İşçi sınıfının, bir bütün olarak emekçilerin, burjuva devletin kitleleri aldatmak, oyalamak için peydahladığı komisyonlarda bir şeyler kazanması mümkün değildir. Ancak fabrikalarda, sokaklarda, meydanlarda bir şeyler kazanmak mümkündür… Her zaman olduğu gibi, 1 Aralık’ta başlayacak ‘ücret tespit komisyonunda’, sermayenin ve devletin uygun gördüğü rakam açıklanır, daha fazlası değil… Aslında sınırlı bir iyileştirme için reel enflasyon düzeyinde bir artış sağlamak ve eşel – mobil sistemiyle de her enflasyon artışını telafi edecek bir yöntem geliştirmek gerekiyor… İşçileri, memurları ve bir bütün olarak toplumu yoksullaştırmak bilinçli bir devlet politikası haline gelmişken, yüzde artışlarla bir iyileşme sağalmak asla mümkün olmaz…

Velhasıl işçi sınıfının ve bir bütün olarak emekçi kitlelerin rejimin niteliğini tartışabilme ve gereğini yapma zamanı artık gelmiş olmalıdır… Zira eski kafayla, eski yöntem ve araçlarla bir şeyler kazanmak mümkün değil… Bu ülkenin tüm zenginliğini üretenlerin/yaratanların dayatılan sefil süreci tersine çevirmesine, haysiyetli bir duruş ortaya koymasına bir engel var mı?

Previous StoryBütün Dinler Aynı mı?
Next StoryGöçmenlik Ve Irkçılık Sorunu

Son Yazılar

  • Bilim, Barış ve Kızılbaşlar
  • Suya Karışan Sürgün
  • Kızılbaşlar ve Barış Felsefesi
  • Sanatın Boyalı Protestosu
  • Hangi Aydınlanmanın Mirasçısıyız?

Arşivler

  • Haziran 2025
  • Mayıs 2025
  • Nisan 2025
  • Mart 2025
  • Şubat 2025
  • Ocak 2025
  • Aralık 2024
  • Kasım 2024
  • Ekim 2024
  • Ağustos 2024
  • Temmuz 2024
  • Haziran 2024
  • Mayıs 2024
  • Nisan 2024
  • Mart 2024
  • Şubat 2024
  • Ocak 2024
  • Aralık 2023
  • Kasım 2023
  • Ekim 2023
  • Eylül 2023
  • Ağustos 2023
  • Temmuz 2023
  • Haziran 2023
  • Mayıs 2023
  • Nisan 2023
  • Mart 2023
  • Şubat 2023
  • Ocak 2023
  • Aralık 2022
  • Kasım 2022
  • Ekim 2022
  • Eylül 2022
  • Ağustos 2022
  • Temmuz 2022
  • Haziran 2022
  • Mayıs 2022
  • Nisan 2022
  • Mart 2022
  • Şubat 2022
  • Ocak 2022
  • Aralık 2021
  • Kasım 2021
  • Ekim 2021
  • Eylül 2021
  • Ağustos 2021
  • Temmuz 2021
  • Haziran 2021
  • Mayıs 2021
  • Nisan 2021
  • Mart 2021
  • Şubat 2021
  • Ocak 2021
  • Aralık 2020
  • Kasım 2020
  • Ekim 2020
  • Eylül 2020
  • Temmuz 2020
  • Haziran 2020
  • Mayıs 2020
  • Nisan 2020
  • Mart 2020
  • Şubat 2020
  • Ocak 2020
  • Aralık 2019
  • Kasım 2019
  • Ekim 2019

Kategoriler

  • Etkinlik
  • Felsefe
  • Genel
  • Hakkında
  • Kitaplar
  • Konuk Yazar
  • Politika
  • Sanat
  • slider
  • Uncategorized

Sayfalar

  • #14 (başlık yok)
  • Biyografi
  • İletişim
  • Sample Page

Sayfalar

  • #14 (başlık yok)
  • Biyografi
  • İletişim
  • Sample Page

Son Yazılar

  • Bilim, Barış ve Kızılbaşlar
  • Suya Karışan Sürgün
  • Kızılbaşlar ve Barış Felsefesi
  • Sanatın Boyalı Protestosu
  • Hangi Aydınlanmanın Mirasçısıyız?

Kategoriler

  • Etkinlik
  • Felsefe
  • Genel
  • Hakkında
  • Kitaplar
  • Konuk Yazar
  • Politika
  • Sanat
  • slider
  • Uncategorized

İletişim

e-posta – akkaya44@hotmail.com Telefon - 0544694 5456
Bu site 2019 Tarihinde Mehmet Akkaya Tarafından Yapılmıştır