Kültürel disiplinlerin parçalara ayrılmış olmasının nedenini, toplumların sınıflara ayrılmasının bir neticesi olarak belirlemek yanlış olmasa gerek. Bütün bilim, düşün ve sanat disiplinlerinin felsefeden yani “bir bütün”den çıkmış olmasının anlamını da burada aramak gerekir. Özdeş, sınıfsız toplumlarda bir olan varlık durumu düşünsel dünyada da “bir olan”a karşılık gelmiştir. Sanat ve onun da bir alt disiplini gibi lanse edilen şiirin tarihsel bir olgu olduğu ileri sürülebilir. Hafta sonu (23 Ekim 2021) cumartesi günü, eğitimci ve şair Mustafa Turan ile birlikte felsefe ve şiir üzerine konuşacağız. Programa Odak Müzikevi/Cafe (Şirinevler-İst) ev sahipliği yapıyor.
Sanat bilim, politika ve şiir türünden düşünce disiplinleri içerik ve biçimlerini sınıfların doğasından alır. Dolayısıyla her sınıfın düşünce, sanat ve şiir biçiminden ve içeriğinden anladığı farklıdır. Bu durum, düşün ve sanat disiplinlerinin ortak özellikleri olmadığı anlamına gelmez. Mesela felsefe esasen kavramlarla yapılan bir etkinlik olduğu için diğerlerinden ayrılır. Sanat ise figürlerin, seslerin, sözcüklerin, renklerin egemen olduğu bir alandır. Yine konumuz olan şiir ise imgelerle kurulan bir etkinlik olarak diğer entelektüel etkinliklerden ayrılır.
Felsefe gibi sanat ve şiirin de kendine özgü düşünüş ve dile geliş tarzı vardır. Ayrım noktaları da burada aranmalıdır. Felsefe dilini bilinmeden felsefe yapmanın olanağı olmadığı gibi şiir dilini bilmeden şiir yazmak da olanaklı olmaz. Dil derken ana dili kastedilir. Buna göre her dilde felsefe yapmanın mümkün olması gibi sanat da yapılabilir şiir de yazılabilir. Bu manada dilin etnisitesi belirleyici değildir. Çünkü düşün/sanat ürünü dilde kuruluyor olmakla birlikte örneğin şiiri yazan dil değil insan-öznesidir. Yani yaratıcılık öznede içkindir. Schelling sanatçının Tanrısallığından söz etmişti. Biz, bunu filozofa ve şaire de uygulayabiliriz.
Felsefe, sanat ve şiirin amacı, son çözümlemede insanı, toplumu ve dünyayı anlamak ve daha iyisiyle değiştirmektir. Felsefe bunu akıl yoluyla ve kavramlara başvurarak yaparken sisteme itiraz eder, itirazını açık ve cesaretle ortaya koyar ve nihayet yeni ufuklar açarak yapar. Sanat simgelerden yararlanırken zihinleri ve insan ilişkilerini kibarlaştırma kaygısı güder. Sistemle çatışırken tabir cahisse bunu kapalı bir dille yapar ve bunun için de kurgu (fiction) tekniğinden yararlanır. Saldırıya uğradığı koşullarda bu fiction tekniği ona geniş bir manevra alanı yaratır.
Manevra kabiliyetinden dolayı sanatçı kendini saldırılara karşı savunurken şanslıdır. Mesela Kant kökenli “sanat sanat içindir” sloganını burada anmak manidardır. Şiir de bu bağlam içinde kendine temel bulmuştur. Soyutlama şiirde daha da derindir. Hegel açısından şiir, felsefeye en yakın türdür. Hatta ona göre artık şiir felsefeye dönüşmüştür. Bu noktada Schopheuer bir basamak daha ileri gitmiştir. Onun açısından felsefeye yakın olan şiir değil müziktir. Tartışmanın ayrıntısı bir yana biz insana etik ve estetik incelik kazandıran en güçlü iki sanat türü olarak şiir ve müziği anabiliriz.