Değişmeye ve yeniye vurgu yaparak başlayayım. Doğan her canlı ve her varlık, organik ve inorganik olsun olmasın, ölüme doğru koşuyor; dünya değişiyor, değerler zayıflıyor, saltanatlar yıkılıyor, uygarlıklar çöküyor, mertlik bozuluyor, varlık anlamını yitiriyor, yeni ve bambaşka bir dünyanın doğacağının ipuçları kendini usul usul ufuktan gösteriyor. Böyle abartılı bir düşünce dünyasına Arguvan’ı ziyaret ettiğim zaman daldım. Şair ve hemşerim İsmet Alıcı ile yaptığımız Arguvan gezisine araştırmacı-yazar arkadaşımız Kazim Eroğlu da –ev sahibi olmak üzere- bize eşlik etti. Yazıda varlığın doğasına içkin olan harekete dikkat çekerken; buna bağlı olarak sosyal, siyasal değişmelerin motor ve motivasyonunu Arguvan örneğini konu ederek açıklamak istiyorum.
Arguvan, birazdan detayını da vereceğim üzere kendisine özgü türküleriyle ünlü bir mıntıka. Bu türkülerden birinde “Arguvan’ın yolları tozdur dumandır” dizesi de yer almaktadır. Oysa daha yolculuğun başlarında görüyoruz ki ilçenin yollarında ne toz var ne de duman. “Türküler de anlamını yitirmiş” diyebilir miyiz, bilemiyorum. Eğer türküler anlamını yitirmişse her şey anlamını yitirmiş demektir. Anlam yitimi konusu felsefenin ve epistemolojinin en köklü meselelerinden birisidir. Anlam, zaten değişmesi, dolayısıyla yitirilmesi gereken bir kavram olarak vardır. Zira kendisinden evvel var olan, temsil ettiği tüm maddi değerler zamanla yapısal değişime uğrar.
Maddenin, daha da geniş olarak varlığın en belirgin özelliği, değişme kategorisinde içkindir. Arguvan bahsinde değişen dünya ve değişen değerleri yad etmeden olmaz. İlçeye giderken Kuruçay’dan geçmek zorundasınız. Her derenin her çağın bir öyküsü ve bir türküsü vardır. Teslim Budak’ın gevrek, tiz ve yanık sesinden Kuruçay türküsünü dinleyerek seyahat etmek size hoş ve güzel duygular verebilir.
Kuruçay’dan öte yana
Yolum düştü Arguvan’a
Arguvan’da bir güzel var
Yollarında ölem ölem
Argaous, Argaün ve Argawan
Arguvan, Malatya’ya bağlı ve kent merkezine yaklaşık 80-100 kilometre uzaklıkta, kuzeyde Sivas’a sınır bir ilçe. Adını hep Erguvan çiçeğiyle ilişkilendirirdim. Kazim ve İsmet ile yaptığımız konuşmalardan anlaşılıyor ki ilgisi yok. İlçe, 4. yüzyıldaki Bizans kaynaklarına bakılırsa Argaous sözcüğüyle anılıyor. 8. yüzyıl Arapça kaynaklarında ise benzer bir telaffuzla Argaün kelimesiyle işaret edilmiş. 11. yüzyıldaki Ermenice kaynaklara göreyse Argawan biçiminde kaydedilmiş. Her üçü de, bugünkü -Arguvan- ada uygun olmakla birlikte Ermenice kullanım daha yakın gibi duruyor. Ayrıca civar köylerin adlarının Kınız, Kızık, Parçiken, şotik, İsa köy, Maliyan, maman, Apası, Narmikan gibi isimlerden oluşması da bunu doğrular nitelikte. Cumhuriyet sonrasında, Türkçü kaygılarla tüm yurtta değiştirilen köy ve kasaba adlarının dili olsaydı belki de “Cumhuriyet icat oldu mertlik bozuldu” derdi.
Anadolu halklar mozayiğidir ifadesi, burası için de ziyadesiyle geçerli. Eroğlu’nun verdiği bilgilere göre burada Ermeniler, Türkmenler, Kürtler, Arap ve Aleviler türünden pek çok halk, ulus ve etnisite yaşamış. Ermenilerin izlerini bulmak için kent merkezindeki Ermeni dükkanlarına, ibadet hanelerine ve üretimdeki yerlerine, tarımda yapılan yeniliklere bakmak yeterli olacaktır. Mesela Alıcı’ya göre kayısı Ermenilerin icadıdır. Çünkü erik ağacını aşılayarak kayısı meyvesi elde eden onlardır.
Arguvan’daki mozaik yapı, konuşmalardan anladığıma göre hala varlığını sürdürüyor. İlçe eskiden beri “geleneksel” solun “kalesi” olarak biliniyor. Ama 1980 öncesi radikal ve sosyalist sol hareketlerin de varlık gösterdiği bir mekan olmuş. Darbeden sonra, ülke çapında ortaya çıkan yenilgi Arguvan’ı da vurmuş. Eroğlu’nun dediğine göre 1980 öncesi ilçedeki en güçlü sol örgüt ise “Halkın Yolu”ymuş. Birazdan Halkın Yolu’na ilişkin bir iki cümle daha söyleyeceğim.
Kapitalizm İcat Oldu Mertlik Bozuldu
Arguvan ve bitişiğindeki Yazıhan, yine Yazıhan gibi “han”ıyla ünlü olduğu adından anlaşılan Hekimhan ve Arapgir gibi ilçelerin geniş düzlükleri kapitalizmin her zaman gözlerini kamaştırmaktadır. Bu düzlükleri gözlemleyen her kapitalistin mutlaka ağzının suyu akacaktır. Su derken, ilçe doğal su kaynaklarıyla ünlü. Su, aynı zamanda felsefi bir kavramdır ve Thales’in temele koyduğu bir terimdir. Yaşam onunla başlar. Aristoteles ve ardıllarının iddiasına göre felsefe suyu sever, neticede suyun olduğu yerde başlamıştır. Arguvan’da ise su kıttır. Bu yüzden de suyu arayan insan sayısı fazladır diyebiliriz. Arguvan’da iken su meselesi hiç aklımdan çıkmadı.
Yama dağlarının derinlerinden ortaya çıkan kaynak suyu, yalnız Arguvanlılar değil hayvanlar da tüketiyor. Yeşilliğin sınırlı olduğu ilçedeki bitki ve sebzeler de doğal suyla sulanmaktadır. Buradan bakıldığında endüstrileşmeye karşı kendini korumuş bir coğrafya görünümünde. Yalnızca tarım yapılırdı diyeceğim ama bunu söylemek de zor. Fırat nehri var ama çok uzakta. O halde bu ilçe buraya neden kurulmuş olabilir?
Eroğlu’nun açıklama ve yorumlarına bakılırsa siyasal ve sosyal nedenler var arkasında. Göçebe yaşamı süren topluluklar Osmanlı’nın ilerleyen zamanlarında yerleşik hayata zorlanmıştır. Demek oluyor ki, yerleşik yaşama geçmek, kentler, kasabalar, köyler kurmak hiç de doğal gelişmelerle ilgili değil. Sınıf mücadelesinin bir neticesi olarak ortaya çıkmışlardır. Buna göre Köroğlu’nun tüfekten söz etmesi, tesadüfi değildir. Ne denişti halk ozanı Köroğlu:
Düşman geldi tabur tabur dizildi
Alnımıza kara yazı yazıldı
Tüfek icat oldu mertlik bozuldu
Eğri kılıç kında paslanmalıdır
Modernizm eleştirisini erkenden yapan bir halk ozanı olarak Köroğlu’nu, Arguvan gezisinde sık sık gözümün önüne getirdim. Bolu Beyi’ne alaylı bir şekilde selam söyleyerek başlayan şiirde dile getirilen değerlerin nasıl da yitip gittiğini, bu arada elbette ki şairin sözünü ettiği “tüfek”in de çoktan tarihe karıştığını düşündüm. Aslında Köroğlu, kendi ünlü dizisiyle, “kapitalizm icat oldu, mertlik bozuldu” demiş oluyor. Kapitalizm yalnız mertliği değil öncelikle yarattığı yabancılaşma ile insanla ilgili tüm maddi ve manevi değerleri de yerle bir etti. Yine de şimdilik Arguvan’da doğal görünüm ve doğal üretim ile tüketim alışkanlıkları varlığını sürdürüyor.
Egzoz Gazına Karşı Direnmek
Maden arama çalışmaları var çevrede. Dolayısıyla endüstrileşmeye karşı ne kadar direnir Arguvan, bekleyip göreceğiz. Şimdilik egzoz gazı yoktur denilebilecek kadar az ama eli kulağında diyebiliriz. İlçede yol ve caddelere bakılırsa toprak, yerini betona bırakmaya başlamış durumda. Kerpiç evlerin yerini beton binalar ve iki, üç katlı lüks denilebilecek apartmanlar almaya yüz tutmuş. İlçeyi bir uçtan bir uca gezen herkesin görebileceği bir sakinlik var. Bu sakinliği, siyasal sakinliğin bir parçası olarak da okumak mümkündür.
Agruvan’ı gözlemlerken iki soruyu sormadan edemedim. Birisi Malatya’nın ilçeleri arasındaki ekonomik, sosyal ve siyasal farkları saptamak üzere siyasal ve sosyolojik alan çalışmaları yapmak. İkincisi de Malatya’yı, doğusunda kalan Kürt illeri ve batısında kalan illerle karşılaştıran bir çalışma yapmak. Özellikle de Diyarbakır’ı, Malatya’yı ve Kayseri’yi birbiriyle karşılaştırmak ilginç olabilir. Diyarbakır dedim de eski tarihlerde Arguvan’ın Diyarbakır’a bağlı olduğunu da bir yerlerden duymuştum.
Arguvan, henüz endüstrinin kollarına tamamen düşmemiş. Tarımsal üretimi desteklemek ve artı ürünü çeşitli yollarla kapitalizme yönlendirmek için olsa gerek Ziraat Bankası, merkezi bir pozisyonda yer almaktadır. Eskiden beri tarım ve özellikle hayvancılık yapılıyor. Tarım, anladığım kadarıyla kuru ziraat düzeyinde söz konusudur. Kapitalizmin ülke ve dünya düzeyinde gelişmesi buradaki yaşam tarzını da etkilemiştir.
Arguvan, Arguvan Türkülerinde İçkin
Arguvan deyince iki değişik dinamik ortaya çıkıyor. Birisi, insanların bir kısmının Almanya başta olmak üzere Avrupa ülkelerine işçi olarak gitmiş olmalarını bilmek gerekiyor. İkinci olarak da eğitime bakıştaki değişikliğin farkında olmak lazım gelir. Bunlar bilinirse ilçenin içeriden dışarıya göç verdiğini saptamak da zor olmaz. Demek ki, yoksulluk eğitime ilgiyi artırmış oluyor. Çok sayıda Arguvanlının kamuda iş edindiğini, bürokraside şurada burada imkan bulduğunu ve bir kısmının sınıf atladığını saptamış oluyoruz.
Gerek kamuya taşınan Arguvanlı işçi ve emekçiler gerekse Avrupa’ya çalışmaya gidenlerin dramı vurgulanmazsa sanki bu uygulamaların ilçe halkını özgürleştirdiği gibi bir görüş ileri sürülmüş olur. Bu noktada Arguvan türkülerinden söz etmek kaçınılmaz oluyor. Ülkemize özgü bir müzik çalışması, müzik sosyolojisi veya müzik tarihi yazıldığında yörenin türküleri mutlaka “Arguvan türküleri” olarak adını o kitaplara, çalışmalara yazdıracaktır. Mesela Arguvan’a giderken dinlediğim türkülerden birisinin şu sözlerini anmak isterim:
Arguvan’ın yolu tozdur dumandır
Bizi böyle eden ahdı amandır
Ben giderim geleceğim gümandır
Onun için ağlar ağlar gezerim
Arguvan Havalarını, Arguvan Ağzı’yla Söylemek
Arguvan türkülerinin iki özelliğine dikkat çekmek yararlı olacaktır. İlki daha genel olan içeriğine ilişkindir. Yoksulluk, yoksunluk, yetersizlik belirgindir. Sevda içerikleri, doğa, ayrılık, gurbet, sıla, hasretlik türünden temalar baskındır. Bu temaları içeren eserler genellikle halk şiiri formunda yazılmıştır. “Genellikle” diyorum çünkü araya eklenen aman, yaman, ah, he, te, ölem, kurban olam, oy, le, lele türünden kelime ve hecelerle halk şiiri formunun bozulduğu da görülmektedir. Yalnız bu bozulma için “yaratıcı bozulma” demek gerekir. Tek başına anlamlı olmadığını düşündüğümüz sözler ve sesler Arguvan türkülerine estetik bir ruh katmaktadır. Ayrıca biraz kaybolmuş olmakla birlikte, Arguvan şivesi ya da aksanından da söz etmek gerek.
Bu türkülerin ikinci özelliği bence daha önemlidir. Çünkü Arguvan türküleri, türkü formunu epeyce “bozan” bir yapıdadırlar. Nihayetinde “Arguvan havası” denilen bir deyimin türemesine imkan sunmuştur bu eserler. Başka bir deyim de “Arguvan ağzı”yla türkü söylemektir. Benim ilk aklıma gelen Teslim Budak ismidir. Hasan Durak da Arguvan havası okuyan bir başka sanatçıdır. Her ne kadar burada iki kişiyi ansam da yapılan bir araştırmada yüzlerce isme rastlayacağımıza kuşkunuz olmasın. Türkü bahsi neden önemlidir? Türkülerdeki melodi, söz, armonik yapı ve beste tarzında bir toplum, toplumun geleneği, tarihi, ruhu, doğası gizlidir.
Arguvan: Dervişler, Divaneler
Ozanlar, Türküler Diyarı
Arguvan havaları içerik ve biçim olarak daha pek çok özellik taşımaktadır. Bölgenin folklorü üzerine yapılan/yapılacak çalışmalarda da görülecektir ki, ilçe deli ve divanesiyle, ozanlarıyla, ozan ve aşık ruhlu çobanlarıyla, kadın bilgeleriyle, dedeleriyle, dervişleriyle, ümmü ve velileriyle şairleriyle ünlüdür. Ozan Çobani, bir başka halk ozanı Ekberi, ziyaret merkezi haline gelen Vayloğ dede türbesi, Mineyik dedeleri ve Sıtkı baba ilk aklıma gelenlerdir. İsmet Alıcı’nın bu minvalde söyledikleri yine dikkat çekici ve kışkırtıcıdır.
İsmet’in söylediklerine itibar edilirse bir dönemler Arapgir’e bağlı olan ve Tahir adını kullanan bir Arguvan var. İlçenin adının yeniden eski haline kavuşarak Arguvan olması da Demokrat Parti dönemindedir. İsimlerin, kavramların, değerlerin masum olmadığını düşünürsek Arguvan ve ulus devlet arasında bağ kurmak da zor olmasa gerek. Köroğlu mertliğin erozyona uğradığını, insanlığın mertlik gibi bir değere yabancılaştığını estetikleştirmişti. Ulus devlet yapısı kapitalizme paralel olarak ne kadar değer varsa tümünü, insana yabancılaştırmış durumda. Şimdi kadim halkların yerlerinde yeller esiyor.
Kapitalizm ve onunla var olan faşizm gibi yönetimler icat oldukça mertlik adına bir değer kalmadığı ortaya çıkıyor. Emekçi sınıfların ve komünistlerin nazarında ortadan kalkması gereken ise tüm bu yabancılaştırma unsurları ve sermayedir. Katı ve tutucu olan sermaye ve mülkiyet ilişkileridir. Arguvan’ı da kuşatmış olan bu katılaşmış ve katılaşmakta olan sahte değerlerin buharlaştırılması, ortadan kaldırılması temel sorun olmalıdır.
Arguvan’a bakarak bir genelleme yapabiliriz: Beton, demir ve egzoz gazı doğayı, toprağı, yeşili ve oksijeni buharlaştırıyorsa (özne burjuvazidir), “buharlaştıran buharlaştırılır” ilkesinde olduğu gibi bu katı dünya da buharlaştırılacaktır (özne ptoletaryadır). Bir not daha: iller (Malatya) büyükşehir oldukça ilçelerin (Arguvan) köyleri de bozuluyor, yerlerinii mahalleler alıyor.
Arguvan’ın Geleneksel Solu
Arguvan’nın birebir olmasa da eski adına kavuşması ilginçtir. Dersim’in adı tersine değiştirilmiş ve bir daha da verilmemiş ve tanınmamış olduğu halde Arguvan neden eski adını almayı başarmıştır? Varsayım olarak söylemek gerekir ki, Arguvan yeni ulus devlet ile uzlaşmayı seçmiştir. Siyasal eğilim olarak da bu rotadan hiçbir zaman çıkmamıştır. Bunun ülkemizde birçok öğreğini saptamak hiç de zor olmayacaktır. Arguvan devrimcilerin etkili olduğu 1980 öncesi, kısmen merkezkaç siyasi eğilimler taşısa da sonuçta düzenle uzlaşan bir politik, sosyal görünüm ortaya koymuştur. Eroğlu’nun, anlatımına bakılırsa eskiden de büyük oranda sol denilince Arguvan sosyalizm yerine geleneksel solu anlamıştır ve resmi ideolojiden kesin bir kopuş asla yapmamıştır. İlçe merkezinde Nazım Hikmet, Deniz Gezmiş gibi ad, heykel ve simgelere yer verilmesini de, devrimci içeriklerin boşaltılması ve bu değerleri resmi ideoloji içine çekme çabası olarak okuyabiliriz.
İlçedeki sosyal ve siyasal duruma bakılırsa “barışçıl” ve “uzlaşmacı” eğilim bugün de geçerlidir. Bununla birlikte yüzü yeniye ve aydınlık bir dünyaya dönük olan Arguvan toplumunun devrimci ve demokratik bir muhtevaya sahip olduğunu düşünebiliriz. Kitlesel ve politik düzeyde güçlü etkinlikler yapılmıyor olsa da, bunların maddi koşullarının olduğu söylenebilir. Zira bu potansiyel ilçede gelenekselleşen ve her yıl yapılan “Arguvan Türkü Festivalleri’yle kanıtlanmaktadır. Bu festivallerde sıklıkla duyulan Arguvan türkülerinden birisi de Abbas Aslantürk’ün söylediği “Kayanın dibinde” adlı eserdir. Bir dörtlüğünü anmak istiyorum:
Dereye indim de taş bulamadım
Bir yüzük yaptırdım kaş bulamadım
Arguvan ilinde gezdim dolaştım
Kendime münasip eş bulamadım
Arguvan’nın Devrimci Solu
Sosyal, iktisadi ve siyasal bir iki cümleyle Arguvan’a veda etsem iyi olacak. 1980 öncesinin radikal sol grupları yerini daha liberal, demokratik yapı ve anlayışlara bırakmış durumda. Peki Halkın Yolu? Yerinde yeller esiyor! Zaten marjinal bir sol ve devrimci grup olarak organize olmuş. Bir de ifade kullanıyor Eroğlu: Halkın Sulelesi. Eskiden burada “halkın sulelesi” denilen Halkın Kurtuluşu, Halkın Gücü, Halkın Birliği gibi gruplar da vardı. Halkın Yolu’nun Arguvan’da etkili olması Kazim Eroğlu’ya göre tamamen tesadüfidir.
Eroğlu’nun yorumlarına bakılırsa eskiden işçiler, öğrenciler, entelektüeller bir hareketi okuyup, görüşlerini öğrenerek, tartışarak, diğerleriyle kıyaslayarak seçmezlerdi. Tanınan, bilinen kişilerden etkilenerek, gruplara sempati duyulurdu, bir de o grubun dergisi, gazetesi varsa onun izinden gidilirdi. Halkın Yolu ve peşinden diğer grupların Arguvan’a gelmesi de benzer biçimde olmuştur. Buna göre siyasal görüşler ilçenin sosyal, iktisadi, tarihsel, ruhsal özelliklerine yeterince uygun olarak gelişmediği için yenilgi ve geri çekilme de kaçınılmaz olmuş, diyebiliriz.