Toplumcu Gerçekçi Sanat
Marx’ın ve Marksizmin yeni bir dünya görüşü olarak yaşama ağırlığını koymasıyla birlikte düşüncenin tüm disiplinlerinde bir nevi “Kopernik Devrimi’ yaşanmıştır. Bilimde, felsefede, politikada ve konumuz olan sanatta bu devrimin belirleyiciliği söz konusu olmuştur. Emek kategorisi estetiğin önemli bir bileşeni olmuştur. Buna bağlı olarak sınıf kategorisi de sanatta vurgu yapılan bir tema haline gelmiştir.
Marksist teori, sanatı bir üstyapı kurumu olarak tasvir eder. Yaşamın somut gerçeklerinin sanata yansıması savunulur. Yansıma Grekçedeki mimesis teriminden gelmektedir. Platon ve Aristoteles gibi Marksizm de sanatı bir mimesis olarak kabul eder. Yine de yansıtmayı aşan yönler de söz konusudur. Sanatın Sovyetik yönetimlerdeki uygulanma biçimine ise toplumcu gerçekçilik denilmektedir. Marksizm ve toplumcu gerçekçilik, gerçekçilikten somut insan ilişkilerini, üretim alanlarını, mülkiyet şekillerini bundan kaynaklanan duyguları, düşünceleri ve psikolojileri anlamaktadır…
Sanatın epistemolojik, toplumsal ve ontolojik kaynaklarını ele alan her çalışma Marksist estetiğin alanına girmek durumunda kalır. Tarihsel materyalizm gereği böyle bir yöneliş olur. Bu bağlamda felsefeci İsmail Tunalı’nın Marksist Estetik adlı eserini anmak istiyorum. Bir başka örnek de Murat Belge’nin Marksist Estetik adlı kitabıdır. C. Coudwell üzerinden yazılmış bir eserdir ve mimesise ek olarak yaratıcılığa (sanat üründür) vurgu yapılmaktadır…
Felsefenin Gözü, her hafta salı akşamı, Komün TV ekranlarında yayınlanıyor. Programı izlemek isterseniz, yayın saatinde (TSİ: 21.00) şu lingi tıklayabilirsiniz: