Güneşin Altında Çarmıha Gerilenler; BÖRKLÜCE MUSTAFA (Leopold Schefer / 1840) adlı kitabın tanıtımı çerçevesinde Şeyh Bedreddin’in politik, sosyal, dinsel, inançsal ve felsefi duruşu ve hareketini merkeze oturtan bir etkinlik yapıldı. Felsefeci, yazar, düşün, sanat ve siyaset insanı MEHMET AKKAYA’nın sunumuyla, EĞİTİM-SEN Bakırköy Şube’nin ev sahipliği yaptığı bu toplantının içeriğine ilişkin bazı gözlemlerimi paylaşmak istiyorum… Mehmet hocam, çok kısaca Börklüce Mustafa adlı kitaba değindi başlarken. Kitap Ceylan Yayınları içinde yer alıyor. İlhami Yazgan ve Ganime Gülmez Almanca’dan çevirmiş. Konuşmada kitaba çok az göndermede bulunarak genel bir Bedreddin sunumu yapıldı.
Eğitim-Sen şube yöneticisi Turan Fırat hocamızın yöneticiliğinde başlanan toplantıda ilkin, yönetici arkadaş tarafından Mehmet Akkaya hakkında kısa bir tanıtım yapıldı. Beraberinde de katılımın istedikleri yoğunlukta gerçekleşmemesine karşı duydukları üzüntü ve sorumluların kendileri oldukları konusundaki düşüncesiyle bir nevi özeleştiri yaptı. Börklüce, Torlak ve Bedreddin önderliğindeki tarihsel kalkışmanın, sonraki konuşmalarda Bedreddin Devrimi ile adlandırılacağını vurgulayan Mehmet Akkaya (ki, farklı ve yeni kavramlarla bizleri şımartması da ayrı bir zenginlikti) sunumuna başladı…
Bilme Keşif Değil İcat
Akkaya, benim yakından izlediğim entelektüellerden birisi. Tarsus ve Mersin’de çok yoğun bir mesaiye katılımdan hemen sonra gerçekleşen bu sunumunda da hocamız yine, varlık (ontoloji) ve bilgi felsefesi konusunun kavranışı, önemi ve konumu üzerinden giderek felsefenin ne olduğunu açıkladılar… Felsefe, politika, sanat ve bilimin temellerinin ve disiplinlerinin bir keşif olmayıp bir icat olduğu doğrusunu yine bu disiplinlerin doğa, insan doğası, coğrafya, sosyal çevre ve üretim ilişkileri içerisinde şekillenip yaşam bulduğu vurgulandı. Varlık felsefesi bağlamında Bedreddin devriminin özelinde de Bedreddin’in varlığın bilinmez, ulaşılmaz, görünmez olduğunu felsefeleştiren metafizikçi felsefecilere inat onların ‘töz-idea-geist’ sarmalındaki sınırlılıklarına karşı, varlığın görülebilir, dokunabilinir ve yaşatılabilir olduğunu ispatlaması açısından önemine değindiler… Felsefe tarihinden hatırlanacağı gibi Gorgias varlık yoktur ve bilinemez demişti. Mehmet hocama göre Bedreddin tam tersi bir yerde duruyor.
Bedreddin Bir İlki Gerçekleştirdi
Bedreddin felsefesinin tarihte bir ilki gerçekleştirdiği hatırlatılırken şu tarz açıklamalara başvuruldu. Bedreddin ve Marksist felsefenin salt bilgi biriktirmek, bilgiyi öne çıkarmak olmadığı, mevcudu devrim yolu ile yok etmek olduğunu, teori ile pratiğin sosyal yaşamda somutlaşması, vücut bulması olduğunu göstermeleri açısından önemlerine değinildi. Egemen sınıfların devrimin içini boşaltmalarına karşı felsefi mücadele yürütmek gerekir.
Bedreddin devriminin toplumsal, ekonomik ve felsefi alandaki öncülüğünün günümüze kadar gelmesi, yaşıyor olması, buna eklemlenen her yeninin, devrimin çekirdek bilgi-ideolojisi olduğu yönündeki ortak kabulün yakın tarihten ve günümüzden örneklerle TKP’den, Nazım Hikmet’ten, Hikmet Kıvılcımlı çevirilerine, yetmiş devrimci-komünist gençlik önderlerine kadar örneklerle anlatıldı…
Varlık (ontoloji) bilimi açısından varlığı olumluyan var kılan, görünür kılan Bedreddin felsefesinde Mehmet hocamız varlıklar arasında hiyerarşiye yer yoktur diyerek yeni bir bakış, yeni bir kavram, yeni ve yıkıcı bir açıklama getirdi. Kanımca Bedreddin düşüncesinden hareket etmekle birlikte “varlıklar arasında hiyerarşi yoktur” deyimi de kendisine ait. Söylenenleri, sınıf bağlamında ucu açık ters yönde akım kuvveti yaratıyor gibi gelse de ilk etapta, Bedreddin felsefesinin kavranması açısından tahkim edici buldum kendi payıma…
Bedreddin, Metafizik ve Dinsellik
Birinci bölümün ardından verilen kısa bir molanın bitiminde Mehmet hocanın öteki toplantı ve sunumlarında da değindiği üzere statik sunum (sunumu yapan ve dinleyenler) ötesine geçilip, katılımcıların katılımıyla, soru, yeni düşünceler, eleştiri, katkılarının önemine değinildi…
Katılımcı bir arkadaş Varidat üzerinden Bedreddin felsefesinde metafizik-dinsel çağrışımların yeri üzerine bir konuşma yaptı. Bir başka katılımcı arkadaş Ahi Evran yapılanmasının anlaşılmaması-uygulanmaması temelinde sosyal yenilgilere gönderme yaptı… Bir başka katılımcı arkadaş Dr. Hikmet Kıvılcımlı’nın Bedreddin devrimi üzerinden Osmanlı toprak sistemi üzerine Kıvılcımlı’nın kendine ait (bana göre fantastik) görüşünü açıkladı… Ben Bedreddin’in mezarının İstanbul’da seçildiği noktanın bendeki iticiliğini, meramımın ölü sevmek ya da inkardan öte, tarihsel bir karakterin temsil ettiği felsefe, duruş ve eylemliliğinin aksine, muktedirlerle aynı mekanda tutuluşuna duyduğum kızgınlığı paylaştım…
Pratik, Varidat’tan Daha Üstün
Toplantının bitiminde Mehmet Akkaya hocamıza yeniden söz verildi. Bu konuşmada da Bedreddin felsefesine ve devrimine giden yolda Bedreddin’in dikey (aile çevresi-konum ve kariyeri) ve yatay (tarihsel benzeşenleri, katılanlar, birlikte yol alanlar) akrabaları özetlendi. Akkaya, sunumda detaydan kaçsa da, bu noktada Bedreddin’in kişisel gelişiminin iki aşaması olduğunu, birinci aşamada hala devletçi, ikinci aşamada ise (Varidat’ı yırtıp Nil nehrine fırlatan) Edirne Bursa, Konya, Kafkasya ve Kahire’ye uzanan yolculuklarında edindiği düşünce dizgesinin detaylarını verdi. Mehmet hocamın şu sözleri de sanırım katılımcılara ilginç geldi: Beni Varidat’ta yazılanlardan çok Bedreddin’in pratik faaliyetleri, devrimci duruşu ve eşitlikçi görüşleri ilgilendiriyor.
Her Şey Herkesindir!
Bedreddin, yolculuk sırasında değişiyor, dönüşüyor ve nihayet “benim malım, senindir”, “yarin yanağından gayri hep birlikte”, “her şey herkesindir” diye özetlenen anlayışlara yükseliyor. Bitirirken Akkaya’nın belirttiği ilginç noktalardan birisi de, Bedreddin’in, salt bilgi düzeyinde kalmadığı, sosyal devrimler düzeyinde de pratikte sınanan bir Bedreddin Devrimi gerçekleştirdiğini belirtmesi oldu…
Bakırköy – Eğitim-Sen 1 Nolu Şube yöneticisi dostlara, ev sahipliklerine, sıcak ilgilerine, felsefeci-yazar, düşün ve sanat kuramcısı MEHMET AKKAYA hocamızın da enerjisine, bilgisine, tuttuğu ışığa sonsuz teşekkürlerimle…