Mersin Yenişehir’de bilgi felsefesi ve sanat felsefesi adı altında, felsefeci-yazar Mehmet Akkaya’nın katılımıyla, felsefe söyleşileri gerçekleştirildi.
Bir dizi felsefe etkinliği gerçekleştirmek için Mersin’e gelen Felsefeci-yazar Mehmet Akkaya, Tarsus’ta, Alevi Kültür Derneği ve Pirsultan Abdal Kültür Derneği’nin düzenlediği Şeyh Bedreddin ve Alevilerin Mücadele Tarihi adlı katıldığı panelden sonra, Yenişehir’de iki ayrı felsefe söyleşisi etkinliğine daha katıldı.
“İnsan tek tavırlı bir varlık değildir”
Mehmet Akkaya’nın katıldığı etkinliklerden biri olan Sanat Felsefesi söyleşisi pazartesi (20 Ocak) günü Haçova Kültür Derneği’nin ev sahipliğinde gerçekleştirildi. Yoğun bir katılımın olduğu etkinlik, Akkaya’nın sunumuyla başladı, ardından sohbet ile sürdürüldü. İnsanların politik, sanatsal, felsefi ve bilimsel olmak üzere dört düşünüş yöntemiyle hareket ettiğini ve insanın ancak sanatsal faaliyetlerde bulunarak etik ve estetik incelik kazandığını vurgulayan Akkaya, “her düşünüş tarzı felsefi olmayabilir, bilimsel olabilir, bilimsel olmayabilir politik olabilir, politik olmayabilir felsefi olabilir. Bizim her tavrımız estetik bir tavır olmayabilir. İnsan tek tavırlı bir varlık değildir” dedi. Konuşmada dinsel, ekonomik, etik ve cinsel tavırların estetik tavır olmadığını hatırlatıldı.
“Sanattaki güzel ile doğadaki güzel”
Antik dönemlerde insanların mağara duvarlarına çizdiği hayvan resimlerinin sanat kaygısıyla yapılıp yapılmadığına dair tartışan Akkaya, konuşmasını şöyle sürdürdü “Sanat felsefesi ile estetik arasında eğer bir fark varsa, ki bana göre var, o fark nedir? Estetik dediğimizde sanat felsefesinin alanı genişliyor ve sanatçının eseri olmayan ama aynı zamanda bizde güzellik duygusu uyandıran eserleri de içine alacak şekilde kullandığımızda estetiğin alanındayız. Bunun yerine bir sanatçının fırçasından çıkmış, kaleminden çıkmış, dizelerinden çıkmış böyle bir şeyi gördüğümüzde biz sanat felsefesinin içinden konuşuyoruz anlamına gelir. Bir şey sanatçının kaleminden çıkmamış olsa da estetik olabilir. Biz buna doğadaki güzel diyoruz. Sanat eserindeki güzel için ise sanatçının bir üretimi, onun bir inşası, onun bir kurgusudur” dedi. Akkaya’ya göre Kant, doğada güzel olacağına inanırken Hegel ise güzeli sanat eserinde aramıştır.
“Osmanlı – Türk resmi ideolojisinden kopuş yapan bir romancı var karşımızda”
Epistemolojik Kopuş adlı kitabın da yazarı olan felsefeci Akkaya’ya, kitap üzerinden sorular yöneltildi. Türkiye’de sanat alanında dört büyüklerin (Nazım Hikmet, Sabahattin Ali, Yılmaz Güney, Ruhi Su) yanında bir de şair, yazar ve ressam olan Muzaffer Oruçoğlu’nun olduğunu aktaran Akkaya, araştırmaya Osmanlı – Türk roman geleneğinin içerisinde Muzaffer Oruçoğlu’nun romanları nerededir sorusuyla başladığını anımsattı. Akkaya, bu romancılar kuşağını inceledikten sonra belli bir yargıya varıyorum ve diyorum ki bu kuşak içerisinde Osmanlı – Türk sermaye kültüründen, Osmanlı – Türk resmi ideolojisinden kopuş yapan bir romancı var karşımızda, onun Muzaffer Oruçoğlu olduğunu söylüyorum” dedi.
Muzaffer Oruçoğlu’nun romanlarından olan dört ciltlik Grizu adlı romanını sadece Osmanlı-Türk roman geleneğiyle değil aynı zamanda Emile Zola’nın Germinal romanıyla karşılaştırdığını vurgulayan Akkaya “eğer romanlar olmasaydı ben bu tezi savunmazdım, çünkü asıl tez, roman üzerinden gelişti fakat diğer çalışmaları da bu tezi güçlendiren mahiyettedir. Romanları olmasaydı da Türkiye’nin son elli yılının edebiyat tarihi ya da şiir tarihi yazılacak olsaydı, bence Muzaffer Oruçoğlu’nun şiirlerinden de birkaç cümleyle de olsa söz edilirdi. Zaten Oruçoğlu, siyasal açıdan da diğer dört büyüklere çok benziyor” diye ekledi.
Haçova Kültür Derneği’ndeki etkinlik sunumun ardından katılımcıların sorularıyla devam ederken, önceki gün olduğu gibi Akkaya’nın okuyucularına kitaplarını imzalamasıyla sona erdi. Mehmet Akkaya’nın katılacağı bir diğer etkinlik ise, 25 Ocak 2020 tarihinde, Mersin 68’liler Ormanı’nda yapılacak olan “Siyaset Felsefesinde 68 Hareketi” adlı söyleşi olacak…