Felsefeci/filozof Mehmet Akkaya ile birisi Tarsus’ta olmak üzere Mersin’de dört tane program organize edildi. Kentimize gelen ve felsefe konuşmaları yapan değerli dostumuz Mehmet hocayla vakit geçirmenin mutluluğu içindeyim. Akkaya ile programlar dışında ev toplantılarında ve kafeteryalarda da birlikte oluyoruz. Kadir hocada buluşmuştuk hafta içi. Daha sonra KHK ile atılan akademisyen sosyoloji profesörü Atilla Güney hocamızla Akkaya’yı buluşturduk. Sohbetler edildi, tartışmalar yapıldı. Erdoğan Şenci ve hapishaneler, zindanlar tecrübesiyle tanıdığımız Hasan Gülbahar yoldaş ve yine yoldaşım Fethiye ve yakın dost Nurettin Aktan ile birlikte buluşmalar devam ediyor. Ben bu yazıda Mehmet hocamın konuşmacı olduğu Park Kafe toplantısından kesitler sunmak istiyorum. Umarım diğer toplantıları da sizlerle paylaşma imkanım olur. Önce program başlıklarını veriyorum:
1- Şeyh Bedrettin ve Alevilerin Mücadele Tarihi
2- Bilgi Felsefesi / Diyalektik Pedagojiye Giriş
3- Sanat Felsefesi / Doğadaki Güzel Sanattaki Güzel
4- Siyaset Felsefesinde 68 Hareketi.
Pazar günü Mersin Park Kafe’deydik. Denizin kıyısında, gençlerin ve entelektüellerin takıldığı bir mekan. Necdet arkadaş ev sahipliği sayıyor. Bilgi felsefesi üst başlığıyla diyalektik epistemoloji sunumu yaptı Mehmet Akkaya hoca… Buradaki gözlemlerimi de kısaca özetlemek gerekirse:
Mehmet hocadan bire bir dinlediğim gibi orada da: Bilim, Sanat, Politika ve Felsefe diye dört ana düşünce disiplininden bahsedildi. Her disiplinin de kendine özgü düşünüş, kavrama tarzı ve dili olduğunu söyledi Akkaya.
Kendisinin bu disiplinlerden, felsefenin alt başlıklarından bilgi felsefesinin üzerinde duracağına devamla tek bir felsefenin olmadığını, artı bunun idealist felsefe ve materyalist felsefe diye geçiştirilemeyeceğini de belirtme gereği duydu. Anladığım kadarıyla Mehmet hoca bilginin kaynağının ne olduğuyla ilgili düşünce açılarını temel alarak bilgi felsefesini kategorize ediyor ve şöyle diyor:
Öncelikle üretimi ve üretim ilişkilerini reddeden, dolayısıyla sınıf dinamizmini yok sayan, bilgiden bilgi, felsefeden felsefe üreten ve yeniden üreten Ana akım denilen burjuva felsefesine karşı mücadele etmek gereklidir. Mehmet hocama göre ana akım felsefenin üretilme ve yapılma tarzı ile meta üretiminin biçim ve tarzı arasında paralellik bulunuyor.
Epistemoloji ve pedagoji arasında bağ kurulan sunumda Marksist teoriye sıklıkla dikkat çekildi. Platon ve Descartes gibi büyük filozoflardan getirilen tartışmalar ve tezler Hegel ve bilhassa Marx’a bağlandı. Sonuçta şu türden yargılara varıldı: Marx ve Marksizmden öğrendiğimize göre bilginin kaynağı üretimdir ve bilgi felsefesi üretim ve üretim ilişkileri üzerinden yapılır…
Ana akım felsefeyle çatışma içinde olduğunu vurgulayan Akkaya, liberalizmin ve ulus devletin resmi ideolojisinin de hurafe ürettiğini ileri sürdü. Ve bilginin, ana akımın iddia ettiği gibi akılla ve deneyle ilgili olmasına karşın akılla ve deneyle gelmediğini, bilgi insanın yaşamla birebir ilişkisinden yani halkla ilişkisinden kaynağını alır… Ve devamla temeli emekçiler ve üretim yani halk olsa da bilginin teorisini yapan, geliştiren, kurallaştıran, kavramlaştıran felsefeciler, sanat ve düşün insanları, epistemologlardır…
Mehmet hoca sunumda bir yandan felsefe tarihinde gezindi, bir yandan da kendine özgü açıklamalarda bulundu, yeni kavramlar kullandı. Bunu söyledikten sonra bunları oluşturan filozofların, düşün insanlarının varlık anlayışından hareket ettiklerini ve bu arkhe’ lerin Thales’te su, Platon’da idea, Aristoteles’te töz, Hegel’de geist, Marx’ta maddedir dedi…
Devamla analitik pedagoji ve analitik felsefe dediği konuları açıkladı. Analitik felsefe olay ve olguları parçalara ayıran ve bu parçalar arasındaki bağı bağıntıyı görmeyen veya reddeden bilgi felsefesinin burjuva bir anlayış ve felsefe olduğunu söyleyerek bunların karşısına diyalektik epistemoloji ve giderek diyalektik pedagojiyi koyduğunu söyledi. Bu nokta sanırım çoğu arkadaşa ilginç gelmiştir.
Mehmet hocamız aktüel açıklamalar yaparak, örnekler vererek sunumunu tamamlamaya çalıştı. Sokrates’in eğitimi, bilgiyi sokakta başlattığını, Platon’un bilgiyi ve eğitimin merkezini “Akademi”ye taşıyarak eğitime ve bilgiye en büyük darbeyi vurduğunu vurguladı. Bunun da hâlâ süren krizlerin kaynağını oluşturduğu da belirtildi. Akkaya, bilginin ve eğitimin tekrar sokağa taşıma umudunu da koruduğunu vurgulayarak sunumunu bitirdi.
Akkaya, panel ve konferanslarında karşılıklı tartışma için de geniş bir zaman ayırıyor. Park Kafe’de de öyle oldu. Sorular soruldu, açıklamalar yapıldı. Akkaya, son olarak bir kez daha konuşmalara karşılık verdi…
En sonunda da katılımcılar Mehmet Akkaya hocamıza, kitaplarını imzalattılar… Elbette benim açımdan oldukça keyifli kârlı yararlı bir etkinlikti. Organizasyonda emeği geçen herkese ve özel sıcaklıkla sevgili Mehmet Akkaya hocaya teşekkür ederim… Emeğine, bilincine sağlık…