3 Kasım 2019, Pazar günü Kadıköy Yaşam Ağacı Derneği’nde felsefeci dostum Mehmet Akkaya’nın paneli/konferansı vardı. Konuşmanın başlığı “Felsefenin Temel Momentleri” olarak belirlenmişti. Muhtemelen başlığı okuyan bir çok kişinin aklına takılan soru, (salondaki felsefe severlerin de bu yönlü soruları oldu) moment kavramı gibi bir başlığı Akkaya’nın neden tercih ettiğiydi. Konuşmacı, bunun felsefi bir terim olduğunu ve Hegel’den geldiğini açıklayarak konuşmasına başladı.
Mehmet Akkaya felsefe alanında bir çok kişiyi kıskandıracak kadar üretken ve çalışkan biri. Önemli bir özelliği de felsefe tarihinde bir arkeolog titizliği ile yaptığı kavram araştırmaları. Ana akım felsefecilerin ihmal ettiği kavramları bulur ve panellerine ve felsefi çalışmalarına başlık yapar. Daha önce Muzaffer Oruçoğlu ile ilgili yaptığı çalışmaları kitaplaştırırken kullandığı başlık “Epistemolojik Kopuş”ta hayli ilgi çekmiş ve tartışılmıştı.
Panele dönecek olursak; felsefeci Akkaya, felsefeyi tanımlamanın zorluğunu anlatırken kendisinin de hangi felsefe tanımına yakın olduğunun ipuçlarını verdi. Her sınıfa, her çağa göre felsefe tanımlarının olduğunu, kavramların da canlı varlıklar gibi sürekli değiştiğini vurguladı.
Bana göre; Mehmet Akkaya, felsefeyi hem bir kurtuluş aracı olarak görüyor, hem de bilgi olarak anlayan Pythagorasçılar’ın bu konuda oluşturulan genel kavrayışına yakın. Daha doğrusu, bu gelenek içinde yer alan Sokrates ve Platon gibi filozoflar tarafından da devam ettirilen ve Marx’ta sınıfsal içerikle zirveye ulaşan praxsis felsefesini kendine yakın bulan bir felsefeci. Kendi sözcükleriyle tam olarak söylersek Marksist Hegelci.
Panelde felsefenin temel momentlerini (an, etap, uğrak) anlatırken Akkaya, konuşmasını Milet’in üçlü filozoflarından (Tales, Anaksimandros, Anaksimenes) başlayarak her dönemin üç önemli filozofunu konu ederek sürdürdü. Üçlülerle felsefe tarihi sunmak ve felsefe yapmak Akkaya’ya özgü olsa gerek. Eleştiri geleneğinin en önemli üç temsilcileri ve Frankfurt okulunun kurucularıyla (Marcuse, Adorno, Horkheimer) sunum sonlandırıldı.
Üç büyükler denilen Sokrates, Platon ve Aristoteles’in yüceltilmesine gerek yok diyen Akkaya, öte yandan felsefede temelleri bu kuşağın attığının da altını çizmeden edemedi. Panel adeta felsefe tarihinin üçler sunumuydu. Bu yüzden olsa gerek sıklıkla “felsefenin üç büyükleri” ifadesi kullanıldı konuşmada. Temel momentlerden birisi de Ortaçağ’dı. W. Ockhamlı, Abelard ve Anselmus konu edildi. Yeniçağ’ın empirist ve rasyonalistlerine de eleştirel bir bakış getiren Akkaya, diyalektiği en yüksek bir noktaya koydu. Sunum postmodernizm analizi ve eleştirisiyle tamamlandı.
Mehmet Akkaya Hegel’den ödünç aldığı felsefenin temel momentlerini anlatırken ana akım felsefi okumalardan farklı olarak felsefe tarihini emekçi sınıfların gözüyle anlatıp çeşitli etaplarla ilgili “doğruları”, genel kabulleri zorluyor ve tahrip ediyor. Bir yönüyle W. Ockhamlı’nın usturası’nı eline almış gibi… Marksist/diyalektik bir yöntemle işini yapıyor…