19-24 Ağustos 2019 tarihleri arasında 6 günlük bir kampa katıldım. Kampı Alevi Dernekleri Federasyonu Kadın ve Gençlik Kolları düzenlemişti. 200-300 arası, çoğunluğu gençlerden ve kadınlardan oluşan bir kitle vardı. Topluluğun davranış tarzından dolayı, komünal toplumun izlerini görmek zor değildi. Bunun Alevi kültürü ile bir ilgisi olmalıdır. Kampın pek çok sürprizi yanında benim için daha da ilginç olan bir başka konuşmacısı vardı: Felsefeci-yazar Mehmet Akkaya. Orada filozof muamelesi görmesi beni oldukça duygulandırdı.
Konferans başlığı ise Şeyh Bedreddin idi. Mehmet hocam Bedreddin’in varlık görüşü üzerinde durdu. Konuya yönelirken de tarih felsefesinden, siyaset felsefesinden hareket etti. Bedreddin’in toplum anlayışıyla da konferansını tamamladı. Şimdi kısaca haber yorum babında konferanstan ve ortamdan söz etmek istiyorum.
Kampta, kitap standı açtım. Stantta Mehmet Akkaya, Muzaffer Oruçoğlu, Ozan Telli yanında Belge yayınlarının ve daha başka birçok yayınevinden kitaplar da sergiledim. Ne var ki kitaplara yeterince ilgi olmadı. Belki topluluğun maddi imkanları ile ilgili olabilir. Çünkü topluluk dinamik bir görünüm sunuyor ve Akkaya’nın konferansı da dahil olmak üzere entelektüel etkinliklere katılım sağlıyordu. Benim için bu nokta daha önemlidir. Çünkü “entelektüel vurgun’ tüm maddi vurgunlardan değerlidir. Ortamın kendisini bile izleyip bir takım sosyolojik, psikolojik, entelektüel sonuçlar çıkarmak başlıbaşına bir değerdir diye düşünüyorum. Ben bunları bırakıp konferansa gelmek istiyorum.
Mehmet hocamdan yeni bir konu daha öğrendim. Bedreddin ile Spinoza arasında bağ kurması ilgimi çekti. Varlıkta birlik anlayışını çözümledi. Akkaya’ya göre Bedreddin varlığı bir bütün olarak görüyor, bu da tasavvuf felsefesinde vahdeti vücut olarak biliniyor. Yani şeyler birbirinden doğuyor. Aslında Tanrı her şey oluyor. Bunun Spinoza felsefesindeki karşılığı natura naturans natura naturata. Latince bir kavram. Yani doğuran doğa, doğurulan doğa oluyor. Bu örnekte de görüldüğü gibi Akkaya, konuşmasında zaman zaman felsefi bir jargon da kullanmak durumunda kaldı. Bence topluluğun düzeyini dikkate alarak buna başvurmaktan da sakındı.
Konferansı, gençlerin ve dinleyicilerin dikkatle dinlemesi, Federasyon yöneticilerinin ilgiyle izlemesini de not etmem gerekiyor. Kampın yarısından fazlasının konferansı izlediğini söyleyebilirim. Açık havada, kaliteli bir ses düzeniyle yapılması da bana romantik duygular yaşattı. Kilyos sahilinde deniz manzaralı, doğayla iç içe bir ortamdan söz ediyorum.
Mehmet Akkaya, Şeyh Bedreddin ile Marx arasında bir bağ ve paralellik kurdu. İkisi de felsefeyi sokağa taşıyıp, teoriyi pratiğe eşitlediler dedi. Aslında ben de felsefenin bu tarzını Mehmet hocamda görüyorum. Felsefe onunla birlikte yalnız akademilerde değil, toplumun her alanında kendisine mekan buluyor. Kendim halihazırda felsefe öğrencisi olsam da, Akkaya’nın sunumları bana, kendimin ders kitaplarından öğrendiğim felsefeden daha ilginç geliyor.
Akkaya’nın konferansına giderken sanırsınız ki Şey Bedderdin’i anlatacak. Oysa Bedderdin ile nice bağlantılar kuruyor. Bir Doğuya gidiyor, bir Batıdaki halk ayaklanmalarına dönüyor. Baba İlyas ve Baba İshak’tan hareketle Pir Sultan’a gidiyor. Tarih felsefesini tarih bilimine onu da Hegel’e Marx’a bağlıyor. Mesela sunumunun bir yerinde konu öyle bir noktaya geldi ki, Mehmet hocam son zamanlardaki kayyumlara değindi ve uygulamaları kınadı. Bence kitlenin de çok hoşuna gitti.
Konferans’ta Bedreddin’in yaşam serüveni de kısaca anlatıldı. Onun yaşadığı mekanlar ile düşünceleri arasında bağlar kuruldu. Genellikle Alevi, Kızılbaş inancının baskın olduğu yerlerde etkili olduğu ileri sürüldü. Bedreddin’in Torlak Kemal ve Börklüce Mustafa gibi kişilerle ilişkisi yoldaşlığı da ele alınırken gençlerin ve kadınların Bedreddin hareketine ilgisine vurgu yapıldı.
Bedreddin hareketi, Anadolu’daki ilk sosyal devrim olarak adlandırıldı. Onun toplum felsefesine göre herkes eşit olmalıdır. Topraklar herkesindir. Bedreddin hareketinin gençlerden ve kadınlardan, yoksullardan oluşması ile kampa katılanların niteliği arasında bir ironi de yapıldı. Konferansın ikinci yarısında da karşılıklı tartışmalar oldu. Mehmet hocaya sorular yöneltildi. Biterken kurum yöneticileri Akkaya’yı ve topluluğu selamladı. Benzer bir faaliyeti tekrar yapmanın gerektiği vurgulandı. Konuya ilişkin tartışmalar sonraki süreçlerde de devam etti.