Bugün hayatımızı güzelleştiren bir kitaptan daha söz edeceğim. Felsefeye, sosyal tarihe ve Alevi inancına yakın olanlar için ufuk açıcı bir kitap: Filozofça Din Felsefesi, Belge Yayınları, 2021. Kitabın yazarı Mehmet Akkaya’nın, esere eklediği alt başlığı da anmak gerekir: Dinin Materyalist Eleştirisi ve Bedreddin Devrimi…
Yaşamı güzelleştiren bu kitap, okuru Antikçağ’dan günümüze dek felsefe tarihinde bir gezintiye çıkarıyor. Bilindiği üzere Antik Yunan’da ortaya çıkan felsefe, kent-şehir devletlerinde bir ışık süzmesi gibi dalga dalga yayılarak gelişiyordu. Antikçağ’ın felsefecileri; şehir şehir, sokak sokak dolaşarak başta gençler olmak üzere halkla konuşuyorlardı. Onlara belki de hayatlarında ilk defa duyacakları sözler söylüyorlardı. Onları düşünmeye zorluyor ve derinden etkiliyorlardı. Bir nevi halkı, var olan şehir monarşisi (krallık), oligarşi (aristokrasi) düzenine karşı ayaklanmaya çağırıyorlardı. Tek hedefleri vardı: Halkın kendi kendisini yönetmesi; demokrasi.
Çok geçmedi ilk felsefecilerinden olan Sokrates, MÖ 399 yılında baldıran zehiri içilerek ölümle cezalandırıldı. Aslında tek suçu vardı: Gençleri yoldan çıkarıp, onları krala karşı etkilemek ve kışkırtmaktı. Uzunca bir yol aşıldı ve bu defa sıra Sokrates’in Bağdat’taki çağının devamcısı olan bizim Hallacı Mansur’a geldi; 922 de hunharca katledildi. Ve filozoflarımız bilme ve değiştirme yolunda yürürken katledildiler…
Mehmet Akkaya; Antik Kommagene kentlerinden, Yukarı Fırat havzasında yer alan ve Hitit tabletlerinde “bal” anlamına gelen “Melid” (Malatya’da) dünyaya geldi. Bu antik coğrafyanın çocuğu, büyük özverilerle çalışarak felsefeci oldu. Onunla yalnız Türkiye’nin değişik yerlerinde karşılaşmazsınız. O; Avrupa’nın değişik ülkelerinde, şehirlerinde de aniden karşınıza çıkabilir. Sırtında çantası, tıpkı Antik Yunan felsefecileri gibi yollara düşer ve insanlara duymaları gereken, algılayıp-salgılamaları gereken güzel sözleri “bal”dan süzüp dile getirir. Öyle ya o, bir bal-Melid çocuğudur.
Hemen hemen her Alevi araştırmacısı, her bir can, “Alevi felsefesinden” söz eder. Ama bu iki kelimelik kuramın altını maalesef yeterince dolduramaz. Yani Alevi öğretisini, felsefi açıdan ele alan derli-toplu bir çalışmanın olmadığı gerçekten de çok ama çok üzücü bir paradokstur. İşte bu konuyu Mehmet Akkaya’nın ele aldığını görüyoruz. Konuyu farklı açılardan ele alan Mehmet Akkaya hocanın genel anlamdaki bütüncül çalışmaları ve özelde ise “Din Felsefesi” adlı bu kitabı, önemli bir boşluğu doldurmaktadır. Yeterli midir? Bence hayır! Dolayısıyla kendisinden, daha fazlasını isteme hakkımız da saklıdır.
Akkaya hocamız, kitabında sosyal tarih ile felsefe arasında bir paralellik de kuruyor. MÖ 70’li yıllardaki “kölelerin özgürleşme hareketlerine” önderlik eden Spartaküs’den başlayarak, 16. yüzyıl Almanyası’ndaki “köylü devrimi” lideri Thomas Münzer ile Babailer, Şeyh Bedreddin’iler arasındaki derin ilişkiden söz eder. Bütün bu devasa geçmişi, felsefi bir düzlemde derinlemesine ele alır.
Belki vardır, fakat henüz karşılaşamadığımı belirtmeliyim. Buna karşın Mehmet hocanın ilgili kitabı; Aleviliği, felsefi metodoloji açısından ele alan, konu hakkında bilimsel gerçekliğe ulaşabilmek için büyük bir çaba içerisinde olan tek çalışma diyebiliriz. Zira Mehmet hoca insanlık tarihinin başlangıcında “dinin değil”, aslında “laikliğin olduğuna” bunun da dünyevi bir gereksinim olduğunu hatırlatır. Bir diğer deyişle “eski çağlardan beri “dinsel yaşamın” önünde “dünyevi bir yaşamın” doğal seyrinin varlığını anımsatır ki; gözden kaçırılmış, oldukça farklı ve yerinde bir bakış açısıdır bu.
Mehmet hocanın, makalelerini, çalışmalarını internet ortamında takip edeceğiniz gibi, ilgili kitaplarını da mutlaka okumanızı öneririm. Özellikle Aleviliğin felsefi boyutunu anlamada ve kendi bilgilerinize yeni anlamlar katmada, oldukça ön açıcı olacağından hiç kuşkunuz olmasın.
Mehmet Akkaya hocanın eserlerini başta Alevi kurumlarının yöneticileri, yol önderleri mutlaka okumalıdırlar. Alevilik üzerine yapacakları bu yeni okumalarla bilinç düzeylerini, düşünce sistematiklerini daha da güçlendirecek ve masallardan arındırılmış bir geleceği daha rahat ve evrensel değerler üzerinden yeniden inşa edeceklerdir. Evet “Filozofça Din Felsefesi” önemlidir.