site logo
  • ANASAYFA
  • FELSEFE
  • POLİTİKA
  • SANAT
  • HAKKINDA
  • KİTAPLAR
  • KONUK
  • ETKİNLİK
Ekim 10, 2024  |  By Mehmet Akkaya In Felsefe, Politika, Sanat

Dersim, Kızılbaşlar ve Komünizm

458195603_3776239772627674_2750672929391902664_n

Bugün Mazgirt yollarındaydık. Hüseyin Cevahir’in köyünden geçerken Kenan Yerlitaş’ın, döneme ilişkin verdiği bilgiler bizi yakın tarihe götürdü. Sonra Darıkent köyüne doğru yolculuk sürdü. Baba Mansur Ocağı’na konuk olduk. Ocakta kahvaltı ve panel yapıldı. Panelin konusu Alevilerin direniş tarihi başlığını taşıyordu. Narin Gülçiçeği ile birlikte konuştuk. Gülçiçeği, Alevilerin ibadet biçimlerini, geleneklerini kitleye Kürtçe, Türkçe olarak anlatmayı tercih etti. Ben bu yazıda, kısaca kendi sunumumdan söz etmekle yetineceğim.

Kızılbaş tarihi ile Dersim tarihi arasında bir paralellik olduğunu anımsatmak isterim. Alevi mi, Kızılbaş mı diyeceğiz sorusu ile Dersim mi Tunceli mi diyeceğiz sorusunu aynı mantıkla yanıtlamakta fayda var. Bu iki dinamik hem tarihsel olarak hem de kültürel olarak benzerdir. Panelde de vurgu yaptığım gibi Dersim tarihi gibi Kızılbaşların tarihi de, klan, kandaş toplumlarından mirastır. Bu yüzden Dersim halkının, Horasan veya bir başka yerden gelip bölgeye yerleştiği gerçeklere uygun görünmüyor. Keban barajı altında kalan Pulur höyüğündeki kalıntılar Dersim’in en az 5000 yıllık geçmişi olduğunu söylüyor. Daha fazlası da var. Bu tarihe göre yerleşim olarak kabile toplumlarına yani eşitlikçi toplumlara tekabül ediyor. Kadim Dersim halkının dışarıdan geldiği, mantığa da uygun değil. Köy, köm ve mezarların büyük kısmı dağ başlarında yer alıyor. Ayrıca etik de değil. Çünkü Dersim halkını sığıntı gibi göstermek oluyor.

Gelelim Kızılbaşların tarihine. Kızılbaşların, Anadolu’ya başka yerden geldiğini söylemek abesle iştigaldir. Alevileri, İslam’ın veya bir başka kültür, din içinde göstermek de gerçekleri yansıtmıyor. Panelde de belirttiğim gibi eşitlikçi bir toplumun tarihini Ehli beyt, Ehli sünnet vs başlatmak da, sorgulanması gereken bir husustur. Keza, Kızılbaşlar Hitit, Luvi, Sümerlerden de neşet etmiş olamaz. Bunlarla etkilenme ilişkisi olmuş olabilir. Alevilerin kültür tarihinde “14 bin yıl gezdik pervanelikten” biçiminde sözlerin olduğu düşünülürse konu daha iyi anlaşılacaktır. Tekrar iddia ediyorum ki, bu toplumun köklerini sınıflı, uygar dönemde değil, tersine sınıfsız, komünal dönemde aramak gerekiyor. Alevilerin tarih boyunca, sömürüye, mülkiyet dünyasına, devlete, silaha, savaşa karşı olmasının nedenini de eşitlikçi, klan toplumlarında aramak gerekiyor. Klan ve komünal gelenek Dersimliler kadar Kızılbaş ve komünistler (komünizm) için de ortak mirastır.

Dersim’in ismi hukuki bir sorun teşkil etmeye devam ediyor. Ulus devletler birçok konuda tekçidir. Tek dil dayatması da bunlardan birisidir. 1935’e dek Dersim adını kullanan kent, aynı yıl çıkartılan bir yasa ile Tunceli adını alıyor. Daha önceki yazımda Dersim’in etimolojisini açıkladığım için tekrar etmek istemiyorum. Dar – sim, gümüş kapı anlamına geliyor. Şimdilerde de Dersim ve Tunceli çatışması devam ediyor. Alevi ve Kızılbaş dediğimiz terimler için de benzer bir durum var gibi görünüyor. Burada en naif inancın Alevi ile Ali arasında bağ kurulması olduğunu düşünüyorum. Oysa Alevi ile Alev arasında kurulacak bir tekabüliyet ilişkisi daha inandırıcı olur. Çünkü Baba Mansur Ocağı da dâhil olmak üzere, Alevilikte ocak sistemi önemlidir. Bu kurumların da klan demokrasilerinden miras kaldığı kanaatindeyim. Ocak terimi yanında Alevilerde ışık, güneş, çerağ ve “alev” gibi terimler son derece önemlidir. Toplantıda da bir kadının hatırlattığı gibi güneşe dönülerek dua edilir. Bu veriler ışığında denilebilir ki, Kızılbaşlar Ali’den değil alev’den gelmiş olmalı. Dolayısıyla önerim, Alevi / Kızılbaş toplumuna “Alevci” denilmesidir.

Dersim’i, ezilen kentler kategorisine koymak yanlış olmaz. Buna göre Alevci geleneği de ezilen inançlar kategorisine koymak gerekiyor. Ezilenlerin tarihi ise çoğumuzun bildiği üzere emekçi sınıfların tarihine paralellik arz eder. Her iki toplumsal grubun tarihi direnişlerin tarihidir. Ayaklanmadan ziyade direniş diyorum. Her ikisi de sınıflı, modern, uygar dünyaya karşı kendi gelenekleri için direnmiştir. Kerbela direnişi ile Dersim 38 direnişi arasında bağ kurmak zor olmasa gerek. Daha da anlamlı bir direniş örneğini Pir Sultan trajedisi ile Seyyit Rıza trajedisi arasında kurabiliriz. Alevci / Kızılbaş geleneği direnişler bakımından bizi, Mazdeklere, Karmatilere, Babailere, Börklüce’ye kadar tarihin derinliklerine götürür. Dolayısıyla Alevci gelenek, aynı zamanda da bu mücadelenin bir mirası olarak vardır.

Previous StoryTunceli Belediyesi’nde Buluştuk
Next StoryElazığ’a Harput’tan Baktık

Son Yazılar

  • Bilim, Barış ve Kızılbaşlar
  • Suya Karışan Sürgün
  • Kızılbaşlar ve Barış Felsefesi
  • Sanatın Boyalı Protestosu
  • Hangi Aydınlanmanın Mirasçısıyız?

Arşivler

  • Haziran 2025
  • Mayıs 2025
  • Nisan 2025
  • Mart 2025
  • Şubat 2025
  • Ocak 2025
  • Aralık 2024
  • Kasım 2024
  • Ekim 2024
  • Ağustos 2024
  • Temmuz 2024
  • Haziran 2024
  • Mayıs 2024
  • Nisan 2024
  • Mart 2024
  • Şubat 2024
  • Ocak 2024
  • Aralık 2023
  • Kasım 2023
  • Ekim 2023
  • Eylül 2023
  • Ağustos 2023
  • Temmuz 2023
  • Haziran 2023
  • Mayıs 2023
  • Nisan 2023
  • Mart 2023
  • Şubat 2023
  • Ocak 2023
  • Aralık 2022
  • Kasım 2022
  • Ekim 2022
  • Eylül 2022
  • Ağustos 2022
  • Temmuz 2022
  • Haziran 2022
  • Mayıs 2022
  • Nisan 2022
  • Mart 2022
  • Şubat 2022
  • Ocak 2022
  • Aralık 2021
  • Kasım 2021
  • Ekim 2021
  • Eylül 2021
  • Ağustos 2021
  • Temmuz 2021
  • Haziran 2021
  • Mayıs 2021
  • Nisan 2021
  • Mart 2021
  • Şubat 2021
  • Ocak 2021
  • Aralık 2020
  • Kasım 2020
  • Ekim 2020
  • Eylül 2020
  • Temmuz 2020
  • Haziran 2020
  • Mayıs 2020
  • Nisan 2020
  • Mart 2020
  • Şubat 2020
  • Ocak 2020
  • Aralık 2019
  • Kasım 2019
  • Ekim 2019

Kategoriler

  • Etkinlik
  • Felsefe
  • Genel
  • Hakkında
  • Kitaplar
  • Konuk Yazar
  • Politika
  • Sanat
  • slider
  • Uncategorized

Sayfalar

  • #14 (başlık yok)
  • Biyografi
  • İletişim
  • Sample Page

Sayfalar

  • #14 (başlık yok)
  • Biyografi
  • İletişim
  • Sample Page

Son Yazılar

  • Bilim, Barış ve Kızılbaşlar
  • Suya Karışan Sürgün
  • Kızılbaşlar ve Barış Felsefesi
  • Sanatın Boyalı Protestosu
  • Hangi Aydınlanmanın Mirasçısıyız?

Kategoriler

  • Etkinlik
  • Felsefe
  • Genel
  • Hakkında
  • Kitaplar
  • Konuk Yazar
  • Politika
  • Sanat
  • slider
  • Uncategorized

İletişim

e-posta – akkaya44@hotmail.com Telefon - 0544694 5456
Bu site 2019 Tarihinde Mehmet Akkaya Tarafından Yapılmıştır