Yılmaz Güney, Türkiye ve Kürdistan coğrafyasında sanat ve sınıf deyince akla gelen ilk isimdir. Türkiye sineması ve sinemamızın filozofu deyince de öncelikle Yılmaz Güney’i hatırlarız. Güney yalnızca bir estetik adamı olmadığı gibi yalnızca politik bir aktivist de değildir. Üstelik yalnız olmadığı gibi bir birey de değildir. Bir ekoldür, dönemdir, bir çağın adıdır. Felsefi-ideolojik bir çizginin, […]
Malatya: Deprem Kentlerinden Biri
Dün Malatya’nın şehir merkezindeydim. Otobüsten indim yürümeye başladım. Her taraf yıkım içinde. Birkaç dakika yürüdüm ellerim, yüzüm gözüm, ağzım burnum adeta toz/toprak içinde kaldı. İnsanlar yarı kaygılı yarı kayıtsız bir ruh halindeler. Malatya, şehir ve merkez dememe bakmayın. Ne Malatya, ne şehir ne de merkez var. Üstelik Malatya yalnız da değil, deprem kentlerinden sadece birisi. […]
Malatya 1970’lere Dönmüş
Depremin yarattığı fiziksel ve psikolojik durum egemen Malatya’ya. Kente akşam karanlığında gelmiş olduğum için hüznü, üzüntüyü, bilinmezliği, kaygıyı ve korkuyu hissetmek biraz zaman aldı. Önceki gün, kenti dolaştım: Her şey değişmiş! Kent adeta harebeye dönmüş. Deprem doğayı eşitlemiş. Kapitalizmin etkisindeki doğada zengin yoksul ayrımı yapmamış. Deprem, yıkımı, acıyı ve ölümü eşit bir şekilde dağıtmaya özen […]
Dersim Dört Tuzak İçinde
Dersim’in ordu ve polisle dansı, yüz yılların geçmesine rağmen, bitecek gibi görünmüyor. Dersim’e yolunuz düşerse önce ordu/polis size “hoşgeldiniz” diyecektir. Bu noktadaki güvenliğin ruh haline bakarsanız, insanlığın yabancılaşma içinde yabancılaşma yaşadığını düşünebilirsiniz. Pülümür’den girince kent merkezi yönünde Ovacık sağınızda kalır. Bölgeyi bilenler varsa “baskın yemiş” karakollardan söz edebilirler. Bu tür karakolların yerini tepelerde konumlanmış olan […]
Dersim’i Unutma Yoldaş
Dersim’de bir günü daha geride bıraktık. Günlük tutsaydım bugün neler yazabileceklerimi düşündüm. Hareketliydik, bu yüzden de bir çok mekana, konuya ve olaya temas etmekle yetindik. Kalabalık bir topluluğuz ve az zamanda çok tecrübe etmek istediğimiz için de teğet geçmekle yetiniyoruz. Böyle olunca nicelik niteliğin önüne geçiyor. Somut, nicel durumu da olduğu gibi yazmak istemiyorum. Vikipedya […]
Dersim Nerede Yoldaş?
Üç gündür 60-70 kişilik bir grupla Dersim’deyiz. Hozat, Ovacık ve Pertek’te doğal yerler ve kutsal mekanlar ziyaret edildi. Geceyi Yurtlar Kurumu’nun tesislerinde geçirdik. Bir yandan grubun düşünüş ve davranış tarzını, bir yandan da, esnafı, halkı, kişileri, doğayı ve devlet otoritesini anlamaya çalışıyorum. Anlatılacak ve yazılacak epeyce malzeme birikti. Bu malzemelerden genelde “diklenen” sonuçlar çıkarıp yazılar […]
Dersim Yolculuğu Başladı
Bir süredir planlıyorduk. Kısmet bugüneymiş. Güngören Pir Sultan Abdal Şubesi’nin düzenlediği organizasyona dahil olan dostlarla birlikte İstanbul-Dersim yolculuğunu başlattık. İki araç var. İkisi de dolu. 100’e yakın insanız. Söylendiğine göre Dersim seyahati dört-beş gün sürecek. Amaç muhteliftir. İnsanların ruh dünyası ise oldukça zengin görünüyor. Niyet okuyarak bazı amaçlar saptanabilir. Dersim’i görmek, Munzur’dan su içmek, Düzgün […]
Merhaba Utangaç Gençliğim
Başlık yaptığım ifadeyi şair Mustafa Turan’ın yeni yayımlanan şiir kitabından aldım. Bugün şiir ve felsefe gibi bir konuyu tartışmak istiyorum. Turan’ın şiirinden kısa bir bölümü de buraya alıntılamak sanırım isabetli bir başlangıç olur. Grevler mitingler Özgürlük marşları Uçup giden kuşlar merhaba! Merhaba Beni sevgiyle besleyen elleri annemin Merhaba yorgun babacığım Ve sıra dağları sırtımın Merhaba! […]
Önemsiz Olayların Önemi
Önemsiz dediğimiz olayların gerçekte de önemsiz olduğunu açıklamak ve kanıtlamak zordur. Gündelik yaşamın rutin hadiseleri, sıradan alışkanlıkları deyip geçeriz. Kahvaltı yapmak, işe gitmek, balık tutmak, fotoğraf çekmek, bir arkadaşla buluşup yemeğe çıkmak, eski günleri anmak, mahalledeki bir kavgayı izlemek, top oynamak, karı-koca tartışmalarına tanık olmak, ormana veya pikniğe gitmek, caminin/kilisenin önünden geçmek, kuşları böcekleri izlemek, […]
Tarihin Rengi Bencildir
Aşure ve Kızılbaşlar TARİHİN RENGİ BENCİLDİR Tarih felsefesi yapmak, tarih ve tarih bilimiyle ilgilenmeyi zorunlu kılıyor. Tarih derken, tarihsel olanı aktüel olandan ayırmak zordur. Aktüel olanın kurucusu, haddizatında tarihsel olandır da diyebiliriz. Tarihle başladım yazıya, çünkü her katıldığım tartışmada konu sıklıkla tarihe geliyor nedense. Görünürde güncel olana yoğunlaşılsa da, bu güncelin arkasında/temelinde hep tarih olduğu […]