site logo
  • ANASAYFA
  • FELSEFE
  • POLİTİKA
  • SANAT
  • HAKKINDA
  • KİTAPLAR
  • KONUK
  • ETKİNLİK
Nisan 21, 2025  |  By Mehmet Akkaya In Felsefe, Politika, Sanat

Umut ve Direnç Odakları

1111

Zeytinburnu’nda umut ve direnç odakları bileşenleri bir aradaydı. Pir Sultan Abdal Kültür Dernekleri, Zeytinburnu Şube’nin düzenlediği dayanışma kahvaltısına katılan yüzlerce insan, bir kaç saatliğine de olsa modern – uygar dünyaya karşı belli bir mesafe koymuş oldu. Böylesi öz’e dönüş çabası içeren her eylemi önemserim. Programda Kızılbaş kültürünün özgürlükçü ve eşitlikçi içeriğine uygun olarak konuşmalar, sohbetler yapılırken bunlara Pir Sultan Abdal deyişleri de eşlik ediyordu.

Orijinal, otantik ve komünal değerlerin ezilip asimile edilmeye çalışıldığı günümüz koşullarında yerel düzeyde de olsa, sınırlı sayıda da olsa bu değerlere sahip çıkmak ve onları yaşatmak düşüncesi son derece kıymetlidir. Dolayısıyla buluşmayı organize eden dernek yöneticileri Zeynel Zor, Okan Eroğlu ve önceki dönem şube başkanı Hakan Rakip’in ve emeği geçen diğer dostların çabalarını anmak isterim. Ezilenler ve Aleviler arasındaki dayanışma kültürünü canlı kılan ve yaşatan her çabayı önemsemek gerektiği gibi bu kahvaltı buluşması için harcanan çabanın da altını çizmek gerekir.

Umut ve direnç temalı her aktivite, ülkemizin sosyal şartlarında bana, sınıf dinamiğinin yanında iki bileşeni daha muhakkak anımsatır. Bunlar Kürt ve Kızılbaş dinamikleridir. Yakın tarihimizin bitmez tükenmez sosyal süreçlerini de bu iki olgunun belirlediğini görüyoruz. Güncel sorunlar da, aktüel haberler de bu iki sosyal topluluk tarafından belirleniyor. Kahvaltı konuşmalarında da belirtildiği gibi Kızılbaşların devlete, Kültür Bakanlığı’na bağlanması çabası bunu gösteriyor.

Ayrıca son zamanlardaki gelişmelere bakılırsa Kürtler de sisteme entegre edilmek isteniyor. Halbuki hem sınıf mücadelesi tarihi hem de ezilen ulus, inanç ve halkların tarihi gösteriyor ki egemen sınıfların yeryüzüne asla barış, eşitlik ve özgürlük getirdiği görülmemiştir. Alevilerin mücadele tarihi de bunun kanıtlarıyla doludur. Kaldı ki tarihi deneyimler eşitlik, özgürlük ve barış gibi değerlerin, “verilen” değil, mücadele yoluyla “alınan” ve “kazanılan” değerler olduğunu kanıtlıyor. Masalardaki sohbetlerde, konunun sıklıkla bu mevzuya gelmesi anlamlıdır.

Ülkemizin son 60-70 yıllık tarihini düşünürsek gerek sınıfsal planda, gerek ezilen ulus ve inançlar planında, gerekse ezilen cins (kadın) ve ekoloji açısından bazı kazanımlardan söz edilebilir. Dünya ölçeğinde ise son yüz yıllık tarihimizde sosyalist yönetimleri, evrensel çerçevede kazanımlar olarak görebiliriz, görüyoruz da. Şimdi, günümüzden, bu yerel ve evrensel kazanımlara baktığımızda bunlara karşı saldırıların eksik olmadığı ve asla durmadığını satıyoruz. Emperyalizmin, öncelikle Sovyetik yönetimleri “etkisiz hale” getirdiği biliniyor. Sonrasında ise yönlendirdiği devletler aracılığıyla yerel devrimci güç odalarını ve kazanımları “etkisiz hale” getirmek istediklerini anlamak zor olmuyor.

Toplantı esnasında gerek kürsüde gerek masalarda konuşulan problemlere bakılırsa örneğin Kızılbaşların, günümüzde inançsal, kültürel, sosyal sorunlarının sınırlandığı, küçüldüğü değil Suriye örneği üzerinden düşünüldüğünde eskiye göre daha da geniş bir alana yayıldığı ve derinleştiği anlaşılıyor. Bu da kitlelerin, birtakım egemen söylem ve ideolojilere bakarak barış ve eşit yurttaşlık hakkı gibi ideallerin hayal olduğunu ve bunlara inananların ise yakın bir gelecekte hayal kırıklığına uğrayacağını göstermektedir.

Kuşkusuz ki 60-70 yıldır (öncesi de var elbette) Türkiye, Kürdistan ve Ortadoğu’da yürütülen sınıfsal, ulusal, inançsal vs mücadele hem devrimci, hem de reformlar yoluyla olmuş ve epeyce bir kazanım ve tecrübe söz konusudur. Son günlerdeki gelişmelere bakılırsa sermaye düzeni iki türlü bir saldırı hattı izliyor. Birisi devrimci yol ve yöntemlere karşı kitleleri reform hattına doğru yol almaya itmektedir. İkincisi de sınıfsal dinamikleri susturduğunu, sıranın ulusal harekette olduğunu düşünüyor. Sonra da tasfiye edilme sırasının Alevilere geleceğinin planını yapıyor. Bunun için burjuva medyasının, devlet güdümlü aydınların ve akademinin desteğini alıyor.

Bilhassa burjuva aydınları ve akademisyenler, emekçiler safında, devrimci platformlarda, ezilenler cephesinde her zamankinden daha çok boy gösteriyor. Ün ve ünvan karşısında aşağılık kompleksi içinde olan emekçiler ve ezilenler ise bunlara büyük bir “saygı” göstererek bir bakıma gönüllü bir şekilde akademik ideoloji tarafından zehirlenmiş oluyor.

Düşünce / felsefe tarihinde olduğu gibi üniversite ve akademi tarihinde de düşün, sanat ve bilim kişilerinin esasen burjuva / feodal düzenin sözcüleri oldukları bilinir. Ülkemizdeki akademinin durumu ise daha da kritiktir. Son on yıllar içinde bir oran söylenecek olursa akademinin % 90’ı resmi ideoloji içindedir ve karşı devrimci bir işlev görmektedir. 2016’daki akademik tasfiyelerden sonra ise bu oran daha da değişmiştir. Akademi ve akademisyenler, istisnalar hariç devletin sesi ve resmi ideolojinin sözcüsü konumundadır. Ne var ki ezilenlerin ve emekçilerin düşünce dünyasındaki payları ise hiç de az değildir.

Previous StoryGenç Kızların Rüyası
Next StoryHukuku Gençlerden Öğrenmek

Son Yazılar

  • Bilim, Barış ve Kızılbaşlar
  • Suya Karışan Sürgün
  • Kızılbaşlar ve Barış Felsefesi
  • Sanatın Boyalı Protestosu
  • Hangi Aydınlanmanın Mirasçısıyız?

Arşivler

  • Haziran 2025
  • Mayıs 2025
  • Nisan 2025
  • Mart 2025
  • Şubat 2025
  • Ocak 2025
  • Aralık 2024
  • Kasım 2024
  • Ekim 2024
  • Ağustos 2024
  • Temmuz 2024
  • Haziran 2024
  • Mayıs 2024
  • Nisan 2024
  • Mart 2024
  • Şubat 2024
  • Ocak 2024
  • Aralık 2023
  • Kasım 2023
  • Ekim 2023
  • Eylül 2023
  • Ağustos 2023
  • Temmuz 2023
  • Haziran 2023
  • Mayıs 2023
  • Nisan 2023
  • Mart 2023
  • Şubat 2023
  • Ocak 2023
  • Aralık 2022
  • Kasım 2022
  • Ekim 2022
  • Eylül 2022
  • Ağustos 2022
  • Temmuz 2022
  • Haziran 2022
  • Mayıs 2022
  • Nisan 2022
  • Mart 2022
  • Şubat 2022
  • Ocak 2022
  • Aralık 2021
  • Kasım 2021
  • Ekim 2021
  • Eylül 2021
  • Ağustos 2021
  • Temmuz 2021
  • Haziran 2021
  • Mayıs 2021
  • Nisan 2021
  • Mart 2021
  • Şubat 2021
  • Ocak 2021
  • Aralık 2020
  • Kasım 2020
  • Ekim 2020
  • Eylül 2020
  • Temmuz 2020
  • Haziran 2020
  • Mayıs 2020
  • Nisan 2020
  • Mart 2020
  • Şubat 2020
  • Ocak 2020
  • Aralık 2019
  • Kasım 2019
  • Ekim 2019

Kategoriler

  • Etkinlik
  • Felsefe
  • Genel
  • Hakkında
  • Kitaplar
  • Konuk Yazar
  • Politika
  • Sanat
  • slider
  • Uncategorized

Sayfalar

  • #14 (başlık yok)
  • Biyografi
  • İletişim
  • Sample Page

Sayfalar

  • #14 (başlık yok)
  • Biyografi
  • İletişim
  • Sample Page

Son Yazılar

  • Bilim, Barış ve Kızılbaşlar
  • Suya Karışan Sürgün
  • Kızılbaşlar ve Barış Felsefesi
  • Sanatın Boyalı Protestosu
  • Hangi Aydınlanmanın Mirasçısıyız?

Kategoriler

  • Etkinlik
  • Felsefe
  • Genel
  • Hakkında
  • Kitaplar
  • Konuk Yazar
  • Politika
  • Sanat
  • slider
  • Uncategorized

İletişim

e-posta – akkaya44@hotmail.com Telefon - 0544694 5456
Bu site 2019 Tarihinde Mehmet Akkaya Tarafından Yapılmıştır