site logo
  • ANASAYFA
  • FELSEFE
  • POLİTİKA
  • SANAT
  • HAKKINDA
  • KİTAPLAR
  • KONUK
  • ETKİNLİK
Aralık 9, 2022  |  By Mehmet Akkaya In Felsefe, Politika

Emek ve Özgürlük İttifakı

333

Hafta sonu Okmeydanı – Şişli’deydik (4 Aralık 2022-İstanbul). Emek ve Özgürlük blokunun toplantısı vardı. Giderek şiddetini artıran faşist uygulamalara karşı bir direnç odağı olması bakımından değerlidir ve desteklenmesi gerekir. Bununla birlikte konuşmalara, tavırlara ve beklentilere bakarken genel olarak dünyada, özel olarak da bizim gibi ülkelerde “siyaset ve sınıf mücadelesi bu kadar legalizmi kaldırır mı?” diye de sormadan edemedim. Devrimci, illegal sınıf mücadelesi ile reformist, demokratik sınıf mücadelesi arasındaki çizginin ne olması gerektiği sorusu da aklıma takılan konulardan birisi oldu. Yine de Türkiye sol hareketi ile Kürdistan sol hareketinin ittifak eğilimi göstermesi, bu türden çabalarla kanıtlanmak istenmesi altı çizilmesi gereken bir gelişmedir.

Emek ve Özgürlük blokunun halk buluşması Okmeydanı’ndaki Labella toplantı salonunda gerçekleşti. Binlerce insan bir araya gelmişti. Konuşmaların sloganlarla kesildiği görülüyordu. Moral iyiydi. Konuşmacılarda inanç, coşku, samimiyet vardı. Bununla birlikte “yeni” diyebileceğimiz bir bakış, içerik, tez ve teori pek de söz konusu değildi. “Değiştireceğiz” şiarı temel motto olarak düşünülmüş. Değiştireceğiz denilirken de kastedilen bugünkü hükümetti. Ücretli emek sistemini (kapitalizm) hedef alan bir söylem de vardı tabi. Ama zayıftı. Günlük çalışmanın 6 saate indirileceği söylendi.

Sunumlarda zenginden alıp yoksula verilmesini savunanlar oldu. Yalnızca oy istenmediği, mücadele edilmesi gerektiğine de vurgu yapıldı. Bir başka konuşmacı Kürt, Alevi, kadın düşmanlığına son vereceğiz gibisinden sözler söyledi. Söz, yetki ve kararda işçiler ve emekçiler olsun denildi. Kulağa hoş gelen sözlerle iki saat güzel, mutlu, moralli bir zaman geçirdik. Sendikalar ve hakim sınıf partilerine eleştiriler olması da dikkat çekiciydi. İşçi ve sendika bürokrasisine eleştiriler yapan bir başka ittifak temsilcisi, Birlik’i 81 ilde genişleterek kuracaklarını söyledi. Sınır ötesi operasyonlar son bulsun istendi. Bunlar söylenirken salondan “Kobani Düşmedi Düşmeyecek” sloganları yükseliyordu. Ayrıca anımsadığım kadarıyla “Üreten Biziz Yöneten de Biz Olacağız” sloganı da bir iki defa duyuldu.

Ebru Günay, iki kutuplu siyasete uymak gerekmediğini, emekçilerin siyasetini örgütlemek gerektiği kanaatindeydi. Ona göre işçi kırımına, Kürt kıyımına karşı toplamsal mücadeleyi tesis etmek ve yükseltmek gerekiyor. Bunlara ezilen inançları ve kadınları da katmalıyız dedi. Velhasıl vaatler, sözler, eleştiriler, temenniler, söylem, duruş güzeldi. Bu ittifak ve toplantılar, genel olarak halk ve emekçi sınıflara moral ve güven vermesi bakımından işlevseldir. Yenilgi psikolojisi içinde olup ittifaktan ayrı duran küçük burjuva sol kesimleri de canlı kılması bakımından önemli bir rol oynar.

Zayıf yanlarına rağmen ittifak fikri, bizim gibi ülkelerde halkın birleşik cephesine gönderme yaptığı için de önemlidir. Emek ve Özgürlük İttifakı, “sol milliyetçi” gruplarda da bir bilinçlenme yaratmada fonksiyon oynar. Keza burjuva/faşist partilerden medet uman kitlelere de güven verecektir: Birleşebiliriz/kazanabiliriz. Bununla birlikte iki noktaya işaret etmek gerekiyor. Birincisi İttifak’ın faaliyetleri Okmeydanı gibi emekçi semtlerinde gerçekleşiyor olsa da henüz sokaklarda sürdüğü söylenemez. Kitleleri sardığı ve mobilize ettiğini de düşünmüyorum. İkincisi ise yeterince kuramlaştırıldığı, konuya dair teorik tartışmaların yapıldığına tanık olmuyoruz. Bu açıdan İttifak’ın düşünüş ve hareket tarzı, bana Marx’ın Lassalle ile tartışmalarını Gotha Programının Eleştirisi’nde söylediklerini anımsatıyor.

Seçimde iyi sonuç alınırsa, gündelik çalışma 6 saate düşerse, adil ücret olursa sorun çözülmüş mü oluyor? Ücretler yükselecek deniliyor, “emekçiye bütçe tezi” savunuluyor. Elbette bunlar kısa vadede ve somut koşullar açısından savunulabilir. Uzun vadede düşünüldüğünde sorgulanması gereken görüşlerdir. “Yol, köprü, okul, fabrika yaptık” demek gibi oluyor! Böyle olursa burjuva uygarlığı yeniden üretilmiş olur.

Seçimlere bu denli umut bağlanması, haddızatında başlı başına bir problematiktir. İttifak bilmeli ki, seçimlerle emekçi sınıfların ve ezilenlerin iktidar olduğu görülmemiştir. Şili örneği verilir belki (1971-1973) ama Şili Sosyalist Partisi ancak bir buçuk yıl iktidarda kalabildi. Buna iktidar da denilemez. Sosyalist hükümet demek daha doğru. Konuşmacıların iktidar ile hükümeti ayırmadan konuşmaları da bana anlaşılır gibi görünmedi.

İttifak, Türkiye sol hareketine yer etmiş ezilen ulus karşıtlığını yumuşatması bakımından da işlev görecektir/görüyor.  Daha açıkçası Kürt düşmanlığı konusunda epeyce bir gelişmeye imkan sunmaktadır. Son 10 yılın siyasal gelişmelerine emekçiler cephesinden bakıldığında Kürt ulusal sorunu karşısında doğru (Bolşevik) pozisyon alamayan hareketlerin büyük oranda ayrışıp parçalandıkları görülmektedir. Dolayısıyla ittifak düşüncesi özsel olarak doğrudur.  Amma ve lakin bu türden bir mücadele devleti, hukuku, parlamentoyu ve burjuva-feodal uygarlığı meşrulaştırmaktan başka ne işe yarar sorusu da her zaman sorulmalıdır.

Hatırlanacağı gibi Marx, “Basın Söyleşileri”nde proletarya devriminin radikal yöntemlerle gerçekleşeceğini söylerken İngiltere, Hollanda ve Amerika gibi yerlerde “barışçıl” devrimlerin de olacağını söylemişti. Ama Paris Komunü örneğindeki burjuvazinin karşı devrimci şiddetinden sonra “barışçıl yol” geçersiz hale gelmiştir. Buna Devlet ve İhtilal’de Lenin de işaret etmiştir.

İyimser bir temenniyle bitireyim. Emek ve Özgürlük İttifakı’nı, eleştirmeyi ihmal etmesek de destekleyeceğiz. Salondaki konuşmacılardan birinin söylediği gibi mutlaka kazanacağız…

Previous StoryPanel: Alternatif Hukuk Felsefesi
Next StoryHukuk Felsefesini Şarkılarla Kutladık / Y. Can Yıldırım

Son Yazılar

  • Nihat Behram İle Buluşma
  • Ercan Kanar’ın Hukuk Felsefesi
  • Herkes Felsefe Öğrenebilir mi?
  • Hukuk Felsefesi ve Eşitlik
  • Aleviler ve Eşitlikçi Kaynaklar

Arşivler

  • Ekim 2025
  • Eylül 2025
  • Ağustos 2025
  • Temmuz 2025
  • Haziran 2025
  • Mayıs 2025
  • Nisan 2025
  • Mart 2025
  • Şubat 2025
  • Ocak 2025
  • Aralık 2024
  • Kasım 2024
  • Ekim 2024
  • Ağustos 2024
  • Temmuz 2024
  • Haziran 2024
  • Mayıs 2024
  • Nisan 2024
  • Mart 2024
  • Şubat 2024
  • Ocak 2024
  • Aralık 2023
  • Kasım 2023
  • Ekim 2023
  • Eylül 2023
  • Ağustos 2023
  • Temmuz 2023
  • Haziran 2023
  • Mayıs 2023
  • Nisan 2023
  • Mart 2023
  • Şubat 2023
  • Ocak 2023
  • Aralık 2022
  • Kasım 2022
  • Ekim 2022
  • Eylül 2022
  • Ağustos 2022
  • Temmuz 2022
  • Haziran 2022
  • Mayıs 2022
  • Nisan 2022
  • Mart 2022
  • Şubat 2022
  • Ocak 2022
  • Aralık 2021
  • Kasım 2021
  • Ekim 2021
  • Eylül 2021
  • Ağustos 2021
  • Temmuz 2021
  • Haziran 2021
  • Mayıs 2021
  • Nisan 2021
  • Mart 2021
  • Şubat 2021
  • Ocak 2021
  • Aralık 2020
  • Kasım 2020
  • Ekim 2020
  • Eylül 2020
  • Temmuz 2020
  • Haziran 2020
  • Mayıs 2020
  • Nisan 2020
  • Mart 2020
  • Şubat 2020
  • Ocak 2020
  • Aralık 2019
  • Kasım 2019
  • Ekim 2019

Kategoriler

  • Etkinlik
  • Felsefe
  • Genel
  • Hakkında
  • Kitaplar
  • Konuk Yazar
  • Politika
  • Sanat
  • slider
  • Uncategorized

Sayfalar

  • #14 (başlık yok)
  • Biyografi
  • İletişim
  • Sample Page

Sayfalar

  • #14 (başlık yok)
  • Biyografi
  • İletişim
  • Sample Page

Son Yazılar

  • Nihat Behram İle Buluşma
  • Ercan Kanar’ın Hukuk Felsefesi
  • Herkes Felsefe Öğrenebilir mi?
  • Hukuk Felsefesi ve Eşitlik
  • Aleviler ve Eşitlikçi Kaynaklar

Kategoriler

  • Etkinlik
  • Felsefe
  • Genel
  • Hakkında
  • Kitaplar
  • Konuk Yazar
  • Politika
  • Sanat
  • slider
  • Uncategorized

İletişim

e-posta – akkaya44@hotmail.com Telefon - 0544694 5456
Bu site 2019 Tarihinde Mehmet Akkaya Tarafından Yapılmıştır